Skip to main content
okuma zamanı
dakika
okunmuş

Dolar kabusuna bağlı politika

Wed, 09/04/2019 - 22:19
1 comment

Çiya Artos - Türkiye ekonomisindeki dalgalanmaların, dolar işlemlerine bağlı olarak sürekli değişen politikasının sonucudur. Sadece Türkiye’de değil dünya ekonomisindeki değişiklikler politika değişikliklerine göre şekillenebiliyorlar. Politika ve savaşlar her ne kadar ekonomiye bağlı birer kurumlar olsalar bile, hızla değişen politik etkileşimler, (örneğin savaşların bütün bir bölgeyi etkisi altına almasıyla) ekonomiye yön verebiliyorlar. Veya sürekli savaş ekonomisi uygulayan ülkelerde mümkündür. Bugün Ortadoğu ekonomisi savaşa göre yönünü çizmektedir. Bir ülkenin politikası ne kadar karmaşıksa, ekonomiside o kadar karmaşıktır. Enflasyon ve devalüasyondaki iniş çıkışlar, ülke ekonomisindeki istiklarsızlığa  ve dünya ekonomisindeki dalgalanmalara göre değişebiliyor. 
Örneğin, geçen haftalarda Arjantin’de yapılan ön seçimlerden muhalefetin zaferle çıkması, dünya piyasalarında dengeleri bozdu.  Arjantin’in, ekonomideki kötüleşmeyi durdurmak için Uluslararası Para Fonu (IMF) ile yaptığı anlaşmayla, para birimindeki hızlı değer kaybı, sermaye çıkışı ve ekonomideki kötüleşmeyi durdurmasının ardından, sermaye kontrolü kararı aldı. Buna göre, ellerindeki dövizi bozduracak ve yurt dışına yapılan döviz aktarımlarında kullanacak bankalar ile ihracat yapan bütün şirketler, Merkez Bankası’ndan (BCRA) izin almak zorunda kalacak. Dolar almasına aylık 10 bin dolar kısıtlama getirildi.
Yine ABD’yle Çin arasındaki ticaret savaşı, Türkiye, Brezilya, Güney Afrika ve Arjantin gibi ülkelerde sert dalgalanmalara sebep oldu. Bununla Dolar TL karşısında 6,20 ve daha sonra 5,85 ‚e kadar indi. Bu sert dalgalanma Türkiye’nin korkulu rüyası olan, kurda 7,20 gibi geçen yıllarda olan rekor seviyelerine çıkacağı ihtimali belirdi. „Dolardaki bu kabusun geri dönmesi“ Türkiye ekonomisinin altında kalkamayacağı bir tablo olacaktı. Fakat Trump’un Türkiye’ye karşı S-400’lerin alımı neticesinde beklenen ekonomik ambargo uygulamalarını engelemesiyle, bu kabus şimdilik gerçekleşmedi. Gerçi Rojava’daki tampon Güvenli Bölge ve İran sorunu, ABD’nin  böyle bir  karar vermesini engeleyen faktörlerdi. 
Türkiye İstatistik Kurumu, Mayıs 2019’a ilişkin iş gücü verilerini açıkladı. İşsizlik oranı Türkiye’de ve işgal altında bulundurduğu Kuzey Kürdistan’da 2018 yılı Mayıs ayına göre 3,1 puan artarak % 12,8’e yükseldi. Buda 1 milyon 21 kişiye tekabül ediyor.
Türkiye ekonomisindeki daralma, geçen yıl olduğu gibi sürüyor. Nisan, Mayıs ve Haziran aylarındaki üç aylık sürede % 1,5 küçüldü. Sanayideki küçülme oranı % 2,7, İnşaat sektöründeki daralma ise % 12,7’yı buldu. Altın fiyatları sert dalgalanmanın ardından artışa geçti. Türkiye iç piyasasında gram altın 288, çeyrek 473 liradan satılıyor. Enflasyon (TÜFE) Ağustos‘ta yüzde 15,01 olarak gerçekleşti. Perekende fiyatlar % 2,53‘lük arttı. İTO (İstanbul Ticaret Odası) verilerine göre, enflasyona endeksli 418 üründen 243’ünün ortalama fiyatları arttı. Ağustos ayında en yüksek fiyat artışı % 19,11’le alkollü içkiler ve tütün grubunda gerşekleşti. Bu veriler resmi istatistiklerdir. Gerçek veriler bunun çok üstündedir. Geçen hafta bir gece ansızın dolar 6,39’a yükselmesini, bankaların stop-loss‘u (zarar durdurma) ile müdahalesi sonucu yeniden 5,80 düzeyine geriledi. Fakat bankaların stop-loss müdahaleleri Türkiye bankalarındaki döviz reservlerinin tükenişine yol açmaktadır. Döviz tükendikten sonra bu müdahaleler artık mümkün değildir. O zaman ekonomide toptan bir çöküş gerçekleşmektedir. Zaten Merkez Bankası Başkanı‘nın Erdoğan tarafından görevden alınmasından sonra, 40 milyar TL olan „yedek akçe’nin“ Hazine’ye devredilmesiyle ekonomik kaos ilerde kendisini gösterecektir. Kısa sürede bu para harcanıp (S-400’ler, yeni uçaklar ve tanklar, İslamcı teröristlerin finasmanı ve 80 milyarlık diş borç faizlerinin ödenmesi gibi…) bitirildikten sonra, Türkiye Merkez Bankası karşılıksız para basmak zorunda kalacaktır. Bunun akibinde devalüasyon ve tetiklediği enflasyon oranları dahada yükselecektir. Aslında bu ekonomik kaos başka bir ülkede olsaydı, Yoksul halk sokağa dökülürdü. Fakat Türkiye’de, en aşağıdaki yoksul işçiye kadar, Kürt düşmanlığı sebebiyle bunun mümkün olmadığını görüyoruz. Çünkü „Kürtler hiçbir hakka sahip olmasında, varsın biz açlıktan ölelim“ düşüncesi mevcuttur.
Türkiye ekonomisindeki dalgalanma önümüzdeki süreçte dahada artarak en üst seviyeye ulaşacaktır. İdlib’te geri çekilme ve Rus yetkililerle yapılan SU-57 ve SU-35 savaş uçaklarının görüşmelerinde, uçakların alımı gerçekleşirse, ABD, Türkiye’ye karşı ismi açıklanmayan büyük bir ekonomik mücadele başlatacaktır. Türkiye’nin Kürt düşmanlığı sebebiyle sürekli olarak bu tür riskli ticaret anlaşmaları maceralarına atılması, kurların yükselmesine ve ekonomisinin kaosa sürüklenmesine neden olmaktadır. Türkiye’nin Rusyadan silah alması ve ekonomik işbirliğini geliştirmesi, Kürtlerin çıkarınadır. Türkiye Kürt düşmanlığından dolayı Ruslarla ilişkilerini şimdilik taktikseldir. Fakat ilerde bunun stratejik bir işbirliğine dönüşmesi, dört parçadaki Kürt halkı için bulunmaz bir fırsattır.
4ê îlonê 2019

Yeni Yorum yaz

The comment language code.

Restricted HTML

  • Allowed HTML tags: <a href hreflang> <em> <strong> <cite> <blockquote cite> <code> <ul type> <ol start type> <li> <dl> <dt> <dd> <h2 id> <h3 id> <h4 id> <h5 id> <h6 id>
  • Lines and paragraphs break automatically.
  • Web page addresses and email addresses turn into links automatically.
CAPTCHA
This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.