Pîremêrd, Xalid Begê Cibrî ve Saîdî Kurdî(Nursî) 1
Makalenin anabaşlığına isimlerini taşıdığım 3 Kürd şahsiyetinin yaşamlarını ve mücadelelerini anlatacak değilim. Daha önceleri kısmen de olsa bazı makale ve yazılarda çeşitli konulara ilişkin bu 3 Kürd şahsiyetine değinmiştim.. Ayrıca bu Kürd şahsiyetlerinin her biri, farklı bir alanda faaliyet yürüttüğünü biliyoruz.
Pîremêrd, Xalid Begê Cibrî ve Saîdî Kurdî(Nursî) yaşamlarını incelediğimiz zaman büyük boşluklarla karşı karşıya kalıyoruz. Türk devleti bir yüzyıl boyunca, bir yandan Kürdleri fiziki olarak soykırıma tabi tutarken, diğer yandan ise Kürdlerin tarihi ve kültürel değerlerine karşı da jenosidler gerçekleştirdi. Sonuç olarak Kürdleri tüm değerleriyle tarih sahnesinden silmek istiyorlardı. Türk devleti bu kirli amacına ulaşmadı, fakat Kürd tarihi üzerine büyük tahribatlara neden oldu..Türk devleti bir yandan Kürd tarihine ilişkin belgeleri ya yok ediyor yada gizliyor, diğer tarafta ise sahte ve çarpık bilgilerle ortalığı bulandırıyor. Kürdistan tarihine ve her hangi bir Kürd yurtseverin yaşamına ilişkin araştırma yapılırken, elde edilen en küçük belge ve hatta bir eserdeki tek cümle dahi büyük önem taşımaktadır.
Pîremêrd’in kaleme aldığı çeşitli yazılarında Xalid Begê Cibrî ve Saîdî Kurdî(Nursî)den söz ediyor.
Bilindiği gibi Pîremêrd 1898 yılında İstanbul’a geliyor. Daha önce Pîremêrd üzerine yazdığım bir makalede onun Suleymaniye’den İstanbul’a gidişi hakkında şöyle demiştim:
“1898 yılında Sultan Abdulhamid’in daveti üzerine Şeyh Mustafa Neqib ve Şeyh Saidi Hefid (Şeyh Mahmud’un babası daha sonra Osmanlılar tarafından Musulda öldürüldü) bir Karwanı örgütleyerek İstanbul’un yoluna düşüyorlar. Pîremêrd’e bu Karwan ile birlikte gidiyor. Bu Karwan’ın tüm masraflarını Osmanlı Sarayı üstleniyor. İstanbul’da Sultan’a misafir oluyorlar. Değerli Kürd şairi Ziwer’de anılarında kendisi ile Şeyh Mahmud’unda kafile de olduğunu yazıyor. Kürd kaynakları Sultan Addulhamid’in Kak Ahmedi Şeyhi İstanbula davet ettiğini, fakat o hasta ve yaşlı olduğundan dolayı gidemediğinden dolayı, oğlu Şeyh Saidi gönderiyor. Kak Ahmedi Şeyh o dönemler Güney Kürdistan’ın çok yaygın bir alanında tek dinsel otoriteydi, namı tüm bölgeyi sarmıştı. İstanbul’da bir yıl kaldıktan sonra Pîremêrd Şeyh Said, Şeyh Mustafa ve daha bir çok tanınan şahsiyet ve aydınlarla birlikte Hacca gidiyor. Bu Hac ziyaretinden sonra Pîremêrd „Haci Tofiq Bey“ diye anılmaya başlıyor.” (Pîremêrd hakkında daha detaylı bilgi için daha önce kaleme aldığım söz konusu olan makaleye bakınız)(http://zagrosname.com/blog/2016/08/04/bueyuek-kuerd-sairi-piremerdin-yasami-ve-eserleri/)
Pîremêrd ile Saîdî Kurdî(Nursî)nin ilk karşılaşması İstanbul’da oluyor. O dönemler İstanbul’da Divanyolu’nda, Karababa Sokağı’nın başında, DİYARBEKİR KİRAATHANESİ adlı vardı.. O dönemler Diyarbekir Kıraathanesi Kürdistan’ın farklı bölgelerinden ve şehirlerinden gelen asker, aydın, öğrenci, sürgün edilmiş Mir ve Şeyhlerin çocukları ve hamallarının(Saidî Kurdî bir yazısında İstanbul’da 40 bin Kürd hamalından söz ediyor)uğrak yeriydi.. Ne yazık ki İstanbul Kürdlerinin tarihinde önemli bir yer tutan DİYARBEKİR KİRAATHANESİ bugün yok.
Bir gün Pîremêrd DİYARBEKİR KİRAATHANESİNDE oturup gazeteleri okuduğu zaman gözüne bir haber ilişiyor. Bu haberde “Bediüzzaman Saîdî Kurdî evinde kendisini ziyaret edenlerin tüm sorularını cevaplıyor” deniliyor.. Bediüzzaman Saîdî Kurdî o zaman İstanbul’da Fatih Medresesinde kalıyor.. 7 gün boyunca toplumun farklı katmanlarından kadın, erkek yaşlı ve genç onu ziyaret ediyordu.
Şair Pîremêrd Diyarbekir Kıraathanesinde otururken daha önce tanıştığı ve sık sık görüştükleri değerli Kürd yurtseveri Xelîl Xeyalî geliyor. Xelîl Xeyalî geçen yüzyılın ilk başlarında Kürd siyasal örgütlemelerinde, dil alanında ve Kürd basınında önemli rol oynayan yurtsever bir Kürd şahsiyetidir. (Piremêrd bir çok yazısında Xelil Xeyali’den övgüyle söz ediyor.)
Xelîl Xeyalî, Pîremêrd’e: “Bediüzzaman Mela Saîdî Kurdî gelmiş hala görmeğe gitmedin mi? diye sorar..
Pîremêrd: “ Ben Melalarla uyuşamıyorum” diyor.
Xelîl Xeyalî: “O da senin gibi Melalardan bıkmıştır” diye cevap veriyor. Mutkili Xelîl Xeyalî’nin Bediüzzaman Mela Saîdî Kurdî hakkında verdiği bilgilerden sonra Pîremêrd hemen orada “ hadî gidip kendisin görelim” diyorum. Akşam saatlerindeydi zaten o saatlerde Mela Saîdî Kurdî’nin fazla ziyaretcisi yoktu. İkisi Diyarbekir Kıraathanesinden kalkarak Fatih Medresesine doğru yola koyuluyorlar. Xelîl Xeyalî ve Pîremêrd, Mela Saîdî Kurdî’yi ziyaret ediyorlar. Saîdî Kurdî, Xelîl Xeyalî Bege “Hoş geldin sana hediye olarak elbise getirdim.. Bu seninle birlikte gelen de Suleymanyeli Tofiq Beydir” diyor.
Xelîl Xeyalî Bege “nereden bildin seyda” diye soruyor.
Saîdî Kurdî: “ Gönlüm bana haber verdi” diye cevaplıyor. O esnada Saîdî Kurdî sağ elini Pîremêrd’in omuzuna götürerek kucaklaşıyor ve “Kürdlerin musafahası(toklaşması) böyledir” diyor.
Bu iki Kürd şahsiyetin ilk tanışmaları böyle başlıyor ve sonraki süreçte de devam ediyor.
19 Eylül 1908 tarihinde daha önce Kürdistan’dan sürgün edilen Nehri, Baban, Botan ve daha başka ileri gelen Kürd ailelerinin çocukları dahil olmak üzere Kürd aydınları İstanbul’da Kürt Teavün ve Terakki Cemiyeti kuruyorlar.
Kürd aydınları bu cemiyete bağlı olarak 5 Aralık 1908 tarihinde Kürd Teavün ve Terakki Gazetesini çıkarmaya başlıyorlar.
Kürd Teavün ve Terakki Gazetesinin imtiyaz sahibi ve Genel Yayın Yönetmeni Pîremêrd olarak bildiğimiz Suleymaniyeli Tevfik Beydir.
1909 yılında kapatılan ve 88 sayısı yayınlanan gazete de Kürdistan’ın farklı bölge ve Suleymaniye, Hewler, Amed, Erciş, Malatya ve Erzincan gibi şehirlerinden gelen yazarlar Kürdçe ve Türkçe yazılar yayınlıyorlardı. Gazete de dikkati çeken yazarlar,
Suleymaniyeli Tevfik Bey, Prof. Dr. İsmail Hakkı Baban, Diyarbekirli Ahmed Cemil(baş yazardı), Hewlerli Haydarizade İbrahim, Malatyalı Bedri, Erzincanlı Hamdi Suleyman, Hüseyin Paşazade Suleyman, Ercişli Siyah Ahmed Şewqi, Muhammed Tahir Ciziri, Mutkili Xelil Xeyali, Şerefxan Bedlisinin torunu Ahmed, Mela Saîdî Kurdî ve Süleyman Nazıf gibi yazarlar Kürd Teavün ve Terakki Gazetesine yazılarıyla katkıda bulunuyorlardı.
Amedli olan Süleyman Nazıf, süreç içinde Kürd kimliğini inkar ederek aşırı bir Türk ırkçısı oldu.. İttihat ve Terakki iktidarı döneminde Musul valisi olduğu sırada değerli Kürd yurtseveri Şêx Abdulselam Barzanî’nin idam kararını kendisi verdi ve uyguladı.
Mela Saîdî Kurdî, Kürd Teavün ve Terakki Gazetesi ilk sayısında başlayarak yazmaya başlıyor. İlk sayidaki makalesi “Ey Gelê Kurd” adlı Kürdçe makalesidir ve daha sonra başka sayılarda da Kürdçe ve Türkçe yazılar yazıyor. Pîremêrd, kendi isminin dışında bir dizi sahte isimle gazetede yazı ve şiirlerini yayınlıyordu.. Daha sonra Güney Kürdistan’da çıkardığı JÎN dergisinde de farklı isimler altında yazılar yayınladığını biliyoruz.
Piremêrd ile Mela Saîdî Kurdî’nin ilişkileri sadece Kürd örgütleri ve basınında sürmüyor.
15 Temmuz darbe girişimi olduktan sonra bazı Türk çevreleri hemen 15 Temmuz ile 31 Mart darbesi arasında bir bağ kurdular. Bu bağ ise Nurculuk üzeri kuruldu.
31 Mart 1909 askeri darbe girişiminde sonra Piremêrd ve Mela Saîdî Kurdî tutuklandılar. Bir çoğumuz Mela Saîdî Kurdî’nin tutuklandığını biliyorduk, fakat şair Piremêrd’inde darbe girişiminden dolayı tutuklandığını bilmiyorduk.
Devam edecek
Aso Zagrosi