Skip to main content
okuma zamanı
dakika
okunmuş

HENDEKLERDEN KAYYUMA | Alî Şêr BAGOKÎ

Sun, 10/02/2016 - 22:44
1 comment

"Demokratik özerklik"ten "öz savunma stratejisi" hendeklere. Hendeklerden kayyuma ve politik kırılmaya, tepkisizliğe, güçten düşmeye ve bitişe..!
"Hendekler barbar Türk Devleti ile birlikte PKK'ye de kaybettirecektir" demiştim PKK Kürd gençlerini Kürd kentlerinde "öz savunma" adı altında çatıştırmaya başladığında. Kayyumlara karşı kitlesel tepkisizlik PKK veya ona bağlı "legal parti"lerin ve diğer bağlı kurumların isteksizliği veya korkusundan dolayı değil, Kürd milletinin kitlesel bazda PKK'ye olan inancının kırılmasıdır. Buna bağlı olarak desteğini en aza indirmesidir. "Her istediğini yapmayacağım" demesidir. Ve bugüne kadar ki en ciddi uyarısıdır.
Peki bu duruma nasıl gelindi?
Bugün itibariyle hiç kimse çıkıp da 30-35 yıldır dağda olan ve PKK’nin başında olan kadroların "hendeklerin sonucunun böyle olacağını hesaplayamadığı" gibi ipe sapa gelmez teoriler veya “yanlış hesap yaptılar” gibi değerlendirmeler yapmaya kalkmasın. Bal gibi de biliyorlardı sonucun böyle olacağını ve bilerek Kürd gençlerini-kızlarını bu kırıma uğrattılar. Amaç Kuzey Kürdistan’ın direniş kalesi durumundaki kentleri yıkmaktı. Bu kentlerdeki halkımızı göçermek ve dağıtmaktı. Tüm istediklerini yapabildiler mi? Hayır. Belki kentleri yıkıp yaktılar. Ama Kürdleri millet olarak göçertemediler. Kürdler bu defa 90’lardaki gibi Türk metropollerine gitmedi. Yaşadıkları yerlerdeki en yakın köy, kasaba ve diğer kentlere gittiler ezici çoğunlukla. Kuşkusuz PKK’nin örgüt olarak en alttan en üste kadar hepsinin amacının bu olduğunu söylemiyorum. Bunu hiç kimse de iddia edemez. Etse bile gerçeği ifade etmez. Benim bilinçli olarak yaptı dediklerim PKK’yi kendi örgütü olarak gören en eski kadrolardır. Siz bunu Ankara Grubu’nun yaşayan üyeleri olarak anlayın. Bunların ipleri devşirme Türk devletinin elindedir ve PKK'nin gerçek sahipleridirler, yönetenleridirler. Kürd kentlerini bilerek yaktırıp yıktıran güruh bu grup ve çevresine topladıkları yalaka ve onlara dalkavukluk yapan avene takımıdır. Orta ve alt kademedeki kadro ve savaşçı yapısına da, "biz bu şekilde bir kent savaşını başlatırsak ileri dünya Güneybatı Kürdistan'da olduğu gibi bize (Kürdlere) destek çıkacaktır" şeklinde teorize edilerek kabul ettirilmiştir. Dolayısıyla istediğimizi almada başarılı olacağız denilmiştir. Zaten bu örgütü kendi malı gibi gören güruhu sorgulayacak bilinçten de yoksundur orta ve alt düzey kadro ve savaşçı yapısı. Fakat bunun böyle olmayacağını da çok iyi biliyorlardı. Çünkü sözkonusu direniş kalelerini çökertme planları derin dehlizlerde planlanıp önlerine konulmuştu. Onların da uygulamak dışında bir şansları yoktu...
Şüphesiz Kuzey Kürdlerinin millet olarak PKK’nin gerçekliğini kavradığından dolayı böyle bir tepki ortaya koyduğunu söylemek pek mümkün değildir. Zaten söz konusu yapının gerçekliğini Kürd milletine anlatacak ve bu millete bu yapının gerçekliğini kabul ettirebilecek ciddi, güçlü ve kararlı bir yapı da yoktur Kuzey Kürdistan'da. Fakat halk yaşanan pratiklerden hiçbir şekliyle hoşnut değildir. Ha birileri diyebilir ki, “peki neden halk PKK’ye tepki göstermiyor, protesto etmiyor vs.” Bunun nedeni de şudur: Çünkü çözüm sürecinin, (siz buna ihanet süreci veya 2. Lozan deyin) herhangi bir sonuç çıkarmayacağının belli olmasından sonra ve seçim sürecinde Diyarbakır’ mitinginde patlayan bomba, Suruç’ta parkta patlayan bomba ve Serêkaniyê’de infaz edilen iki Türk polisi sonrasında “ateşkes”in bozulması ve tekrardan şiddet sarmalıyla birlikte Türk kentlerine işgalci devletin güvenlik güçlerinin cesetlerinin gitmesi sonrasında, yine bu kentlerde yaşayan Kürdlere daha öncesinde olduğundan daha yoğun şekilde linç girişimlerinin yaşanması; Kürdlerin evlerinin ve işyerlerinin yakılması, Kürdistan’dan Türk metropollerine yolcu taşıyan otobüs firmalarının güzergah olarak kullanmak zorunda olduğu İç Anadolu’nun hemen her yerinde saldırılara uğramasından dolayı Kürdler millet olarak PKK’ye mevcut şekliyle ancak tepkisini gösterebiliyor. Bunun nedeni de sahada ciddi bir alternatif yapının olmamasıdır. Sahada ciddi alternatifin olmaması; Kürdlerin millet olarak hem çeşitli topluluklardan devşirme Türk milletine güvenmemesi hem de devşirme olan bu milletin devletine güvenmemesi böylesi bir sonucu doğuruyor.
Ne yapsın bu millet? Türke ve onun devletine güvenmiyor. Güvenebileceği ve kendisini kanıtlamış herhangi alternatif olabilecek ve bu millete rehberlik edebilecek bir Kürd örgütü yoktur sahada. Buna niyetli güçler olsa bile sömürgeci devletin bırakalım kendisinin direk engellemesini, PKK eliyle sahada öyle bir boşluğa yer bırakmamıştır. Farklı ve tüm yapılanmasıyla Kürd ve Kürdistani alternatifin doğmasına, örgütlenip büyümesine müsaade etmemiştir. Öncelikli hedef yapmış, adeta Türk devletinin yanında öncelikle bu örgütlere saldırmış ve yok etmiştir. Durum böyle olunca millet ne kadar hoşnut olmasa da Türk devletine tekrardan dönmek ve Türklerle iç içe yaşamaktansa kötü de olsa, evinin barkının başına yıkılmasına sebep de olsa, çoluk çocuklarının canına kıyılmasına bir hiç uğruna mal olsa da, PKK’ye olan desteğini tümden geri çekmiyor. Çekmiyor çünkü alternatifsizdir bu millet mevcut haliyle. Üstelik bu devlete kurşun sıkan yine kötü de olsa PKK’dir görünürde. Dolayısıyla tepkinin sınırlı kalması ve desteğini tümden geri çekmemesinden daha doğal bir yaklaşım biçimi yoktur. Bilinçli veya bilinçsizce olsun, bununla milletin PKK’ye vermek istediği mesaj şudur; “senin halkların kardeşliği teorine ve stratejine inanmıyorum. Bu stratejini değiştir. Değiştirmezsen sana öncesinde olduğu gibi sınırsız destekte bulunmayacağım. Ya kendini gözden geçirir değişirsin, ya da bu şekilde giderek benim desteğimden yoksun hale gelir ve yok olur gidersin, tasfiye olursun” demektir.
Eğer ki Kürd milletinin nezdinde yaşanan duygu, düşünce ve yaklaşım biçimi yukarıda izah etmeye çalıştığım biçimiyle olmasaydı bu millet barbar devletin belediyelere kayyum atamaları karşısında bu derece sessiz kalması söz konusu olmazdı. Şüphesiz bu tepkisizliğin, belediyelerde yaşanan yolsuzluklar, yandaş, yalaka, aile ve aşiret kayırmaları ve ranttan beslenmeleri gibi farklı sebepleri de var. Yine belediyeler de dahil PKK endeksli tüm kurumlarda derinden yaşanan yozlaşmanın da bunda payı var. Fakat tepkisizliğin esas sebebi yukarda izah etmeye çalıştığım olgudur. Kürdlerin millet olarak Türk devletinden duygu ve düşünce olarak kopmasıdır. Aynı şekilde hiçbir dönemde olmadığı kadar PKK’nin pratiğinin sorgulanmasıdır. PKK’den de bu anlamıyla kopmasıdır. Millet aynı zamanda gelecek yakın yılların giderek daha kötü olacağının da farkındadır. Ve imkanları ölçüsünde herkes kendini buna da hazırlıyor. Ama şurası da bir gerçek ki milletin öyle çok da bir imkanı yok, halkımız yoksuldur. Gündelik ancak geçinebilmektedir. Birkaç ay çalışmayan veya iş yapmayan insanlarımız aç, susuz ve hatta açıkta kalıyor. Bunu yakılan, yıkılan Kürdistan kentleri döneminde tüm çıplaklığıyla gördük, yaşadık.
Yazıyı çok daha detaylandırmak mümkündür. Fakat genel olarak öncesi süreçlerde yaşananlar biliniyor. Onun için ben demokratik özerklik ve bu teori sonucu gelişen hendek pratikleri ile sınırlı tutuyorum.

23 Eylül 2016

Yeni Yorum yaz

The comment language code.

Restricted HTML

  • Allowed HTML tags: <a href hreflang> <em> <strong> <cite> <blockquote cite> <code> <ul type> <ol start type> <li> <dl> <dt> <dd> <h2 id> <h3 id> <h4 id> <h5 id> <h6 id>
  • Lines and paragraphs break automatically.
  • Web page addresses and email addresses turn into links automatically.
CAPTCHA
This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.

Category