Skip to main content
okuma zamanı
dakika
okunmuş

2-NURİ DERSİMİ OSMANLI MEMURU OLARAK DERSİMDE - Diyax Polat

Mon, 08/03/2020 - 08:04
1 comment

Bu bölümde sadece Collıg' ın Birinci Dünya Savaşı yıllarında Dersim'de Kürt halkının alehine bir faaliyet içinde bulunup bulunmadığına bakacağız. Anti-Kürt kliklerin Collıg'ın ajanlığına dair  belge diye ileri sürdükleri kitaplarından alıntıları bunu takiben ele alacağım.
N. Dersimi'nin Dersim'le ilişkisini beş tarihsel kavşağa ayırmak mümkün. (Çocukluk yıllarını saymıyorum. Zira ''N. Dersimi çocukluğunda da Dersim'de  ajanlık yaptı'' iddiasını anti-Kürt kliklerden henüz duymuş değiliz)
1- Hacıbaktaş postnişini Cemalettin Efendinin müşaviri olarak 1916'da Dersimli aşiretlerle teması. Nuri dersimi İstanbul'da baytar mektebinin son sınıfındayken (bütün son sınıf öğrencileri ile) okuldan alınıp kısa bir eğitimden geçiriliyor ve subay yardımcısı olarak Erzincan'a gönderiliyor. 1915 sonlarında Cemalettin Efendi de bölgedeki Alevi aşiretlerini Osmanlı saflarında savaşa katmak için Erzincan'a geliyor. Koçgiri ve Dersim'de aşiretlerle diyalog kurabilmesi için Nuri Dersimi Cemalettin Efendi'ye müşavir olarak veriliyor. Bu ilişkide N. Dersimi her ne kadar 'aşiretlere el altından tarafsız kalmalarını ve kendilerini korumalarını telkin ediyordum'' diyorsa da, sonuçta ister Cemalettin Efendinin telkinlerine katılsın isterse sadece tercüman olarak rol oynasın, aşiretleri kargaşaya sürüklediğne dair bir ibare göremiyoruz.
2-Cemalettin Efendi'nin önerisiyle, N. Dersimi'nin fahri yüzbaşı rütbesi ile aşiretleri yatıştırması için Dersim'e gönderilmesi. Osmanlı ordusu Rusya karşısında yeniliyor, geri Erzincan'a kadar çekiliyor. Bilahare Erzincan da düşüyor. Rus ordusu Ermeni birlikleri ile birlikte  Dersim dağlarına kadar ilerliyor. Ordu komutanı Vehbi Paşa Nuri Dersimi'yi ermrine 65 kişilik bir suvari birliği vererek Dersim'e gönderiyor. Amaç Dersim'de aşiretler arasında süren karmaşaya bir çekidüzen vermek ve Rus-Ermeni birliklerine karşı bir duruş sağlamak.
Nuri Dersimi birliği ile Koçan aşireti bölgesinden geçerken, Koçanlılıar etrafını sarıyor, silahlarını alıyorlar. N. Derimi önce Hozat'a geliyor, sonra da girişimlerinden bir sonuç almaksızın Erzincan'a dönüyor. Bu girişiminde de N. Dersimi'nin aşiretleri Osmanlı devletine karşı kışkırtması şurada dursun, onları karmaşadan kurtarmak ve Rus-Ermeni birliklerine karşı tavra sevketmek amacında olduğu apaçık.
Dersim'deki karmaşa şu şekilde. Her zamanki gibi Dersim'de aşiretler arasında bir birlik ve koordinasyon yok. 1916 baharında Osmanlı ordusu Elazığ'a çekilince Doğu Dersim'de Aliyê Gax'ın önderliğinde Peri suyuna kadar olan bölge bazı aşiretler tarafından ele geçiriliyor. Osmanlı idaresi kovuluyor. Fakat bu hareket Rus-Ermeni birlikleri ile bir koordinasyondan yoksun. Dahası kuzeyindeki Rus-Ermeni birlikleri ile sınır Haydaran, Areyan, Lolan gibi aşiretlerle de birlik içinde değil Aliyê Gax'ın hareketi. Bu hareket bir kaç hafta içinde Osmanlı ordusu ve çevre milisler tarafından eziliyor ve Dersimli'lerin katliamı ile sonuçlanıyor. N. Dersimi'nin ailesi de bu katliam sırasında mağdur oluyor,  Galatalı Şevket komutasındaki Osmanlı birlikleri mal-mülklerine el koyuyor, aileyi göçertiyor.
Aynı dönemde batıda Koçgiri'de ve kısmen Batı-Dersim aşiretleri ile koordinasyon içinde Alişer Efendi'nin daha düzeyli diplomatik faaliyetlerini görüyoruz. Alişer Efendi Rus-Ermeni kuvvetlerinin onayını ve desteğini alan bir Kürt yönetimini bölgede oluşturma peşinde. Ne var ki Ermenilerin bu girişime karşı tavrı son derece olumsuz oluyor. Ermeniler Dersim ve Harput dahil D.Bakır'ın kuzeyini Batı-Ermenistan olarak görüyorlar. Onlara göre Dersim ve Koçgirililere iki şık kalıyor ya aşiretler yerlerinde kalıp Ermenilere tabi olacak, ya da bu bölgeleri boşaltıp terkedecek.
Bu durumda Kürt aşiretlerine tek seçenek kalıyor, Rus-Ermeni birliklerine karşı direnmek. Nitekim 17 Ekim Devriminden sonra Rus birlikleri çekilince Dersim aşiretleri Ermeni birliklerine karşı saldırıya geçmişlerdir.
Bu tarihsel kavşakta, yani Birinci Dünya Savaşı koşullarında N. Dersimi'nin aşiretler içinde bir kışkırtıcılık yapmadığı meydanda. Dolayısı ile TC gibi kod isimli Türkçülerin yüzükaralığı apaçık ortada. 
Fakat şöyle bir soru gelebilir. Bir ulusal kurtuluşçu olarak Nuri Dersimi nasıl olur da savaşta Osmanlı'dan yana olabilir yada Osmanlı tarafından tevdi edilen görevler çerçevesinde davranabilir?
Gerçek şu ki Birinci Dünya savaşında Kürt aşiretleri ve Kürt siyasal sınıfı Ermenilerin Batı-Ermenistan (Kuzey-Kurdistan'ın kuzeyi) üzerinde hak iddiaları karşısında Osmanlı'dan yana tutum almışlardır. Daha doğru bir deyimle Osmanlı kuvvetleri ile birlikte kendilerini koruma ihtiyacı duymuşlardır. Bunun istisnası Abdurrezak Bedirhan'dır. Abdurrezak Bedirhan savaşta Rusya'nın yanında ''Rus şemsiyesi altında bir Kürdistan'' arayışındadır. Yine, Kürdistani siyasal kadroların hepsi N. Dersimi gibi Osmanlı askeri ve idari bürokrasisinde görevlidirler.
Nuri Dersimi Kürdistan'ın istisnası olmadığı gibi Dersim ve Koçgiri bölgelerinin istisnası da değildir. Nuri Dersimi'den daha yüksek mertebede subay, polis müdürleri, kaymakam vd. onlarca Dersim ve Koçgirili bürokratlar Osmanlı devlet mekanizmasında görevlidirler ve hepsi de Kürt yurtseverleridirler. Kürdistan'da bir otonom yönetimden yanadırlar. O dönem Kürt siyasal sınıfından olup da bürokraside yer almayanlar Kürdistan'ın ruhban sınıfıdır ve bir de sayılı miktarda entellektüellerdir.
Bu konuyu neden açtım? Anti-Kürt klikler N. Dersimi'nin bu görev almasını Kürdistan halkına (onlara göre Zazalara ve Dersimlilere) karşı bir faaliyet gibi sunuyorlar da ondan. Bunu yaparken de bütün kontra yötemlerde olduğu gibi iki katlı bir manipülasyona başvuruyorlar.
1-Dönemin (Osmanlı) toplumsal-siyasal koşulları içinde son derece normal ve tipik olan siyasal etkinliği eğitimsiz okuyucunun gözünde bugünün siyasal koşulları içine ikame ederek atipik ve anormal bir durummuş gibi göstermek. Öyle ya, bugün bir ulusal kurtuluşçu -kontra olmadan- nasıl olur da ''merkez memuru'' olarak orduda görevlendirilir ve dahası ''fahri yüzbaşı'' olarak Dersim'e gönderilir?!
2- Bu bilgileri tamamıyla N. Dersimi'nin kitabından aldıkları halde, bazen araştırıp bir yerlerden açığa çıkarmış görüntüsü vererek, fakat çoğunlukla da N. Dersimi farkına varmadan açık vermiş de bizim Türkçü cingözler bu açığı yakalamış pozuna bürünerek eğitimsiz okucuyu manipüle ederek...
Mesela N.Dersimi anılarında ''Birinci Dünya savaşında 4. Ordu Baytar Müfettişliğine, Erzincan Menzil  nokta baytarlığına zabit vekili rütbesiyle merkez memuru olarak atandım''. diyor
Anti-Kürt ''araştırmacılara'' göre buradaki ''merkez memuru'' istihbarat memuru demekmiş. Dolayısı ile N. Dersimi bu anlatımıyla istihbarat görevlisi olduğunu, hatta Teşkilatı Mahsusa üyesi olduğunu itiraf ediyormuş.
Zaza, Dersimli vb. kod isimli Türkçülere bakılırsa N. Dersimi son derece profesyonel bir ajan. Ta Osmanlı'dan TC'ye daha sonra Suriye'de de ajanlığını profesyonelce devam ettiriyor. Fakat şu profesyonel ajana bakın ki, anılarını kaleme alırken daha ilk satırda farkına varmadan ajan olduğunu itiraf ediyor. Anılarını yazıyor, okuyor, fakat ajan olduğunu yazdığını yine fark edemiyor. Sonra kitabı yayınlanıyor. Bu ajan bu kez kitabını alıp  okuyor, fakat orada da ajanlığını deşifre ettiğini farkedemiyor.
''Kontra uydurmacılığın da bir düzeyi olur'' diyorsunuz, değil mi? Yanılıyorsunuz. Kontra uydurmacılığın özelliği, ama özellikle bir tarz olarak tercih edileni, düzeysizliktir. Bu tarzı ''kara propaganda merkezleri'' özellikle tercih ederler.
''Bolca yalan söyle'', ''dibe vur'', ''ne kadar alçalırsan, o kadar etkili olursun'', ''bizim eğitimli, okuduğu üzerinde düşünen kesimle işimiz yok'', ''bizim işimiz okuduğunu, duyduğunu sorgulamayan kitlenin kafasını allak-bullak etmek'', ''tecrübelerimizle biliyoruz, bir müddet sonra eğitimli kesimler de senin yalanlarına teslim olacaklardır''. İşte bunlar kara propaganda merkezlerinin başlıca ilkeleridir.
Bu kara propaganda şebekelerinin iddialarına pek çok yurtsever gibi ben de, şimdiye kadar hiç yanıt verme ihtiyacı duymadım. Nuri Dersimi'nin kitapları, anıları elbette pek çok bakımdan tartışılabilir. Fakat böyle ajan mıydı değl miydi tartışmaları gerçekten utanç verici. Bu bir toplumun ne kadar utanç verici duruma düştüğünü gösterir. N. Dersimi hem Koçgiri kırımının hem de Dersim jenosidinin mağduru. Her iki bölgede de malına mülküne el konuluyor. İki kardeşi kurşuna diziliyor. Koçgiri olayları ertesinde oğlu ölüyor, cenazesine katılamıyor. Bir kızı kayıp. Nuri Dersimi son nefesine kadar Dersim için ağlayan, inleyen bir büyüğümüz. Belki daha önemlisi kırım ve jenosid günlerinden bize Koçgiriden, Dersim'den yazılı anı-bilgi bırakan tek insan. Zaten Sömürgeci TC'nin Nuri Dersimi'ye yönelik karalaması bu yazıları yüzünden başladı. Nuri Dersimi'nin bu yazıları olmasaydı, TC onu diğer önderlerimiz gibi unutturmaya çalışacaktı. Böyle bir isim yaşamamış gibi davranacaktı. Şimdiki TC'nin şebekeleri de aynı saiklerle Nuri Dersimi'ye saldırıyorlar. ''Vay sen misin bunları yazan, sen misin Kürt diyen, Dersim diyen, katliam diyen''
Fakat artık bu şebekeleri terşhir etmenin zamanı geldi. Çünkü bakıyorum bazı eğitimli insanlar da bunların yalanlarına teslim olmaya başladı.
Şimdi ''merkez memurunun'' ne anlama geldiğini açıklayayım. N. Dersimi orduya baytar olarak atanıyor, fakat aslında diplomalı bir baytar değil. Okulun son sınıfından savaş koşullarındandan dolayı orduya alınıyor. Diplomalı olsaydı Ziraat Nezaretine bağlı bir memur olurdu. Bordrosona ve siciline Ziraat Nezareti bakacaktı. Öte yandan orduda görevli fakat subay değil. Dolayısı ile bordrosu ve sicili Harbiye Nezaretine de bağlı değil. Bu yüzden bordrosu merkezi idareye bağlı bir geçici memurdur. Nitekim savaş bittiğinde, daha doğrusu daha savaş bitmeden yenilgi ve dağılmadan dolayı  N. Dersimi'nin ordudaki görevi fiilen sona eriyor. Dersimi 1917 sonunda Mülkiye Baytar mektebine tekrar kaydoluyor, 1918 Eylül'ünde mezun oluyor, ve 1919 yılında Seyid Abulkadir'in torpili ile Kangal-Divriği bölgesine Ziraat Nezaretine bağlı bir memur olarak tayin ediliyor.
Anti-Kürt şebekeler benzer bir algıyı ''fahri yüzbaşı'' payesi etrafında yaratmaya çalışıyorlar. Güya N. Dersimi istihbarat yüzbaşısıymış. Bu yetkiyle Dersim'de faaliyet yürütüyormuş. Bazıları buna da gizemli bir boyut katıyorlar. Güya önceden bilinmiyormuş, araştırılmış da ortaya çıkarılmış. Oysa bu bilgiyi de anılarında veren Nuri Dersimi'nin kendisi. Bu paye Birinci Dünya Savaşı koşullarında Rus-Ermeni birliklerine karşı savaşan yüzlerce insana veriliyor. Dersim özgülünde de onlarca insan sayılabilir. İçlerinde okuma- yazması olmayanlar bile var. Amaç payeyi alan şahsın emrindeki birliği bir askeri form altında yönetmesidir. Nuri Dersimi'nin yüzbaşılığı birkaç gün sürüyor. Erzincan'dan gelip Ulukale tepelerine ulaştığnda, Koçanlar önünü kesip silahları ellerinden aldığında yüzbaşılığı bitiyor.
Ne var ki Türkçü çeteler kara propagandanın bütün uçlarından tutuyorlar. Nuri Dersimi'yi çoğunlukla Koçgiri ve Dersim'de extradan kışkıştıcılık yaparak halkı Osmanlı'ya ve Tc'ye kırdırdığını ve onun bu amaçla görevli olduğunu propaganda ederken, bu ''fahri yüzbaşılığı'' noktasında ise onun Dersim aşiretlerine karşı bir mücadele amacıyla geldiğini öne sürüyorlar. O tarihsel kavşakta Dersim aşiretlerinin bir statü kazanmak için Osmanlı'ya karşı organize bir faaliyeti olsa idi, elbette Nuri Dersimi osmalı memuru olsa bile bu statü kazanma çabasına katılmadığı için eleştirilebilinirdi. Fakat böyle bir çaba sözkonusu değil. Aksine dağınıklıktan ve başıbozukluktan Dersim aşiretlerinin ayak altında ezilme tehlikesi var. Rus-Ermeni birlikleri Dersim dağlarına ulaşmış durumda. Dersim aşiretlerinin kendi statülerini koruma arayışları Ruslar ve Ermeniler tarafından tersleniyor. Dersim Kürtlerinin de Serhat Kürtleri gibi katliama uğrama ve yurtlarını kaybetme tehlikesi kapıda. Bu durumda Kürt siyasal sınıfı ve aşiret beyleri bakımından akılcı olan konumlarını koruyacak manevralar yapmaktır. Yapılan da odur.
Bu olayla ilgili olarak çetelerin çarpıttıkları bir nokta daha var. Onu da açıklığa kavuşturayım ki, çetelere konuşacakları söz kalmasın.
Nuri Dersimi Koçanlar silahlarına el koyduktan sonra, silahsız birliği ile Hozat'a gidiyor. El konulan silahları geri alabilmek için başta Seyit Rıza olmak üzere aile ilişkileri itabırı ile nazı geçen aşiretleri aracı olarak harekete geçiriyor. Koçanlar üzerindeki baskı artıyor. Bu süren baskıyı savuşturmak için N. Dersimi'yi kovmaları gerekiyor. ''Hozat'a geliriz'' diye N. Dersimi'yi tehdit etme yoluna gidiyorlar. Bunun üzerine N. Dersimi Hozat'ı terkedip Erzincan'a geri dönüyor. Olay bu. Olayın sözlü anlatımlarına dair bilgiye de sahibim. Ama zaten N. dersimi hiç bir komplekse girmeden, Koçanları da hiç yermeden, samimi bir şekilde olayı kitaplarında anlatıyor.
Şimdi, bizim Türkçü çeteler olaya kasıtlı olarak şöyle bir görüntü veriyorlar. Dersim'de adeta sömürgeci Osmanlı hiç yokmuş. N. Dersimi yüzbaşı rütbesi ile Dersimi ezmeye gelmiş. Hozat'ta faaliyet içindeyken aşiretler ''Hozat basarız'' diye N. Dersimi'yi tehdit ediyorlar. Sömürgecilerin yüzbaşısı N. Dersimi de Hozat'ı terketmek zorunda kalıyor. ''Bu'' diyorlar ''devletin adamıdır, Dersim'in değil''. ''Hozat olayı bunun isbatı'' diyorlar.
Dolandırıcılığın ''kalitesini'' görüyor musunuz? ''silahı verirsin-vermem'' etrafında süren bir çekişmeyi ''işgalçi ile direnişçi'' arasındaki bir kavga imiş gibi sunuyorlar.
Oysa Hozat'ta da Dersim'in daha başka merkezlerinde de Osmanlı idaresi de askeri de mevcut. Hozat mutasarrıfı da Cemilpaşazade Ziya. Osmanlı sadece Dersim'in Erzincan'a bakan kuzey bögelerindeki askeri kuvvetlerini geri çekiyor. Bunu da Dersim aşiretlerinin tehtidinden değil, Rus birlikleri karşısında aldığı yenilgiden dolayı yapıyor.
Nuri Dersimi Koçanlarla yaşadığı olaydan sonra Dersim'de bir müddet daha kalıyor. Bazı ailevi işleri ile uğraşıyor. Dersim Mutasarrıflığı tayininin Kangal'a çıktığını bildiriyor. Dersimi Kangal'a gidiyor, orada Selvi hanımla evleniyor. Orada İttihat Terakki yöneticileri N. Dersimi'nin Kürdi ideallerinin farkına varınca, onu bir nevi sürgün olarak Giresun'a gönderiyorlar. Orada N. Dersimi yarım kalan tahsilini tamamlamk için ordudan ayrılıyor. 1917 güzünde Istanbul'da yüksek baytar okuluna devam ediyor. 1918 sonunda mezun oluyor. Seyit Abdulkadir'in torpili ile 1919'da Divriği-Zara mıntıkasına Baytar olarak tayin ediliyor. N. Dersimi Haziran 1919'da İmranlı Nahiye müdürü ve aynı zamanda Kürt Teali Cemiyeti üyesi Haydar Bey'le Koçgiri'ye geliyor. 
Nuri Dersimi'nin Dersim'deki yaşamının üç tarihsel kavşağı daha var. Biri Koçgiri yenilgisinden sonra (1921) Dersim'de destek arama dönemi. İkincisi N. Dersimi'nin Kalan(Lertik) bölgesinde evlenip yerleştiği dönem. Üçüncüsü de N. Dersimi'nin Elazığ'da kendisine verilen çiftliğe yerleştiği dönem. Bu üçüncü dönemde o artık Dersim'de değildir, fakat Dersim'le ilişkisi sürmektedir. TC de onu hem Dersim münasebetiyle kontrol altında tutmakta hem de Dersim'e dair problemlerde ondan yararlanma çabası içindedir.
Kod isimli Türkçülerin N. Dersimi'inin bu Elazığ (Xolvenk) dönemine ilişkin de hayli iftiraları var. Dolayısıyla bu dönemi de ayrıntıları ile size sunacağım.
Fakat önce N. Dersimi'nin Koçgiri'deki yıllarını (1919-1921) ele alacağım. Çünkü çeteler bu yıllara dair de çokca karalamalar yapmaktadırlar. İddialaradan biri N. Dersimi'nin Koçgiri'de de extradan kışkırtıcılık yapıp halkı isyana teşvik ettiği, diğeri de Kemalistler tarafından tutuklanıp salıverilmesinin ajanlığına delalet olduğu.
(Devam edecek)
 

Yeni Yorum yaz

The comment language code.

Restricted HTML

  • Allowed HTML tags: <a href hreflang> <em> <strong> <cite> <blockquote cite> <code> <ul type> <ol start type> <li> <dl> <dt> <dd> <h2 id> <h3 id> <h4 id> <h5 id> <h6 id>
  • Lines and paragraphs break automatically.
  • Web page addresses and email addresses turn into links automatically.
CAPTCHA
This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.

Category