Yalancılar Meydanı - Çiya Artos
Eskiden her köyün, ,ilçenin veya şehir mahalesinin bir veya birçok yalancısı vardı. Yalancının mesleği yalan üretmektir. Halkı inandıracak yalanlar bulma uğraşındaydılar. Ancak halk bu yalancıların çoğuna inamıyordu. Eylenmek için inanıyormuş gibi rol yapıyorlardı.Birde yalancılara gaz verenler vardı ki, yalancıları durdurmak artık mümkün değildi. Her yerin bir palavra meydanı var. Örneğin Dersim’in “Palavra Meydanı” ünlüdür. Stockholm’da (İsveç) yaşayan Kürtler Stockholm meydanına, “Palavra Meydanı” diyorlar. İnsanlar burada buluşarak, sohbet ediyorlar, dertleşiyorlar, son politik dündemi değerlendiriyorlar. Bazen palavrada araya giriyor. Bunlar normal halkın günlük yaşamıdır. Avrupa’nın bütün başkentlerinde durum aynıdır. Fakat bu palavra meydanlarında Kürtler herşeyin çaresini buluyorlar, ancak birlik oluşturmak için bir çare bulamıyorlar.
Bizim ilçe Westan’da (Gevaş) bir aile vardı “Mala Xalo” diyorlardı. Yalanlarıyla ünlü oldukları için onlara “Taxê direvkeran” yalancı mahhalesi diyorlardı. Mala Xalo’dan çırpaç “Miho’yê Xalo” yalan atmaya başladığı zaman, rahmetli babam ona, “Kiro Miho Miho xwe ker neke, ev paga xwe jî bigire!” (Ulan mıho miho eşek olma, o ağırınıda kapat!) diyordu. Miho’yê Xalo’da gülerek, “Ez xulamê teme xalo!” diye cevap veriyordu. Yine Mala xalo ailesinden ve miho’nun akrabası ulan Berber Muzaffer yalan söylediği zaman dayısı Haci Ekrem, “kiro mizo here tapkey rix bixwe, belê direvan neke!” (Ulan mizo git bir parça tezek ye, fakat yalan atma!) diyerek azarlıyordu.
Eskiden yalancılar yalan söyleyip insanları eğleniyorlardı. Fakat bu tür yalancılar insanlara zarar vermiyorlardı. Durum ülkeyi yöneten politikacılar olunca, hiçte halkın arasındaki mizahçı yalancılar gibi değil. Bugünkü yalancı politikacılar, bütün bir ülkenin yaşamını yalan ve hile üzerinde çeviriyorlar. Hele hele bunlar Türkiye’yi yöneten politikacılar olurca, yalan, hile, dalavera, entrikayla dolu ve insanların beynini yıkan zehirli bir yönü var. İnsanların beynini yıkayarak ve çıkarları için istediği yöne yönlendirilebilen yalanın bu yönü, bütün totaliter rejimlerde diktatör politikacılarn uyguladığı bir yöntemdir. İnsanların beynin yıkayarak mürit bir toplum yaratan, bazı tarikatlar, partiler, örgütler ve şahsiyetler, yalanın her türlüsünü kullanmaktan geri durmazlar. Aynı zamanda siyasal dinlerin zehirinide şırınga ettiler mi, halkın bir kesimini esrar bağımlısı yapmaktan daha beter yaparlar. Türk devletinin örgütlediği islamcı terör örgütlerine, “Bağla kendine şu bombayı, git kendini Kürtlerin arasında patlat, çünkü onlar hepsi kafirdirler!” dediğinde, din zehirinin beyinlerine şırınga edildiği bu insanlar cennete gitme hayaliyle Kürt halkını katletmekten bir an geri durmazlar.
Yalancı politikacıların terbiye edici boyutunda ise “insanları ikna edici bir kurnazlık” bulunuyor.
Teorisyen Hannah Arendt, “Edebi anlamda yalancı, bir aktördür, politika görüntülerin tiyatrosudur.” diyor. Politikacıların çoğu sahnenin arkasında ve ne olduğu belli olmayan gizli bir proğram hazırlayıp, sahneye, yani meydanda halkın karşısına çıkarlar. Örneğin Türk bir politikacı halkın veya gazetecilerin karşısına çıkarak, “bizim Kürtlerle bir sorunumuz yok, terörle var” dediğinde yalan sölemektedir. Çünkü sahnenin arkasında aldıkları karar Kürt düşmanlığı ve Kürt katliamıdır. Ülkeyi yöneten politikacıların çoğu, ünlü yalancılardır. Hiçbir zaman oldukları gibi değiler. Hocanın dediği gibi, “Benim yaptıklarıma değil, söylediklerime yapın!” Çünkü hoca zina yapar, faiz yiyer, içki içer. Ancak halka bunların haram olduğunu ve yaparlarsa cehheneme gideceklerini söyler. Politikacıların çoğu, yalanı gerçeğe dönüştürmek için yanılsama (İllusion veya cambazlık) sanatlarını kullanıyorlar. Bunu başarmak için iyi bir reklamcı ve iknacı olmaları gerekiyor.
Kürdistan’ı sömürgeleştiren Türk, Arap ve Fars sömürgecileri Kürtlere karşı hep yalan söylemişler ve verdikleri sözlerinde durmamışlardır. Mustafa Kemal, Erzurum ve Sivas kongrelerinde Kürtlere verdiği sözlerin hiçbirinde durmamış ve Kürtleri katletmek ve geri kalanı asimilasyon yolu ile Türkleştirmek istemiştir. Dersim isyanında aynı biçinde hep yalan konuşmuşlardır. Bundan dolayı Seyit Rıza, “Ben sizin hilelerinizle baş edemedim, bu bana dert oldu. Ancak size baş eğmedim buda size dert olsun” derken, Mustafa Kemal’’ın ve Türt devlet yöneticilerinin yalan, hile ve entrikacı olduklarını söylemek istemektedir.
Yine Qazi Muhhamed’in, “Düşmanlarınız yüz defa bile Kuran’a el vururlarsa inanmayın” derken, Kürt düşmanlarının büyük yalancılar oldukları belirterek bize nasihata bulunuyor.
Kürt halkı yüzyıllar önce, “Bexte Rûmê Tuneye” derken bunu acısını çok çekmişlerdir. Bugün birçok Kürt politikacısı, bu tarihi entrikalardan ders almadığı gibi, her gün bunları Kürt halkına yaşatmaktan geri durmazlar. Bütün Kürt isyanları, düşmanlarının yalan, hile ve entrikalarıyla bastırlmıştır. Bütün Kürt liderleri yine yalan, hile ve entrikalarla tutuklanıp idam edilmişlerdir. Bunu yaparken Kürt hainlarini bulmaktan güçlük çekmemişlerdir. Bu ağaç kurtları “Kirmê darê”, Kürt düşmanlarının yalan ve hilelerini bizlere taşıdıkları sürece, devlet sahibi olmamız mümkün değil. Kürt halkının önce bunlardan kurtulması lazım.
Kanûn 2019