Skip to main content
Time to read
3 minutes
Read so far

VAAT VE VAAZ ETMEKLE KÜRD VE KÜRDİSTAN MESELESİ ÇÖZÜLEMEZ

Mon, 08/03/2020 - 08:10
0 comments

Sömürgeci güçler zor dönemde kaldıklarında, Kürdlerin desteğine ihtiyaç duyduklarında, oy avcılığına çıktıklarında Kürd halkını kandırmak için vaat ve vaazlara başvururlar. Bunun real politikada hiç bir önemi yoktur. O süreç geçince o vaat ve vaazların tam tersi politikalarını kaldığı yerden devam ederler. Bu oyun Kürdistan tarihi boyunca sürekli tekrarlanmaktadır.

Mesela 1. Dünya Savaşı yıllarında Kürd, Ermeni, Rum soykırımı yapan Osmanlı Türk yönetimi, savaşın sonunda (1918) yenilince İslamiyetle Kürdleri kandırma yoluna başvurmuştur. Kürdlere söz vermiştir. Kurulacak devlette Kürdlerin ve Türklerin ortak devleti olacağını vaad ederken Kürdlerin örgütlenip uluslararasında temsiliyetini de engellemiştir. Ne yazık ki Kürdlerin bir kısmı bu vaadlere kanmıştır. Koçgiri de başlayan harekete destek vermemişlerdir. Savaşın sonunda sıra Kürdleri yoketme süreci başlatılmıştır.

Demek ki yeterli bir güçle desteklenmemiş uluslararasında bir antlaşmanın dahi hiç bir hükmü yoktur. Yeterli güçten yoksun kağıt parçalarına güvenmek, haklılıktan yoksun güç kadar kötü ve tiksinti verici bir politika tarzıdır. Devlet ve diplomasi geleneği olan hiç bir devlet bu tür bir politikayı güvenli bulmaz. Konunun izahı açısından sıkça anlatılan bir hikayeyi burada tekrar etmekte yarar var.

Bir teklif karşısında bir diplomat ile bir hanımefendi arasında tam ters bir durum vardır. Bir diplomata bir teklif yapıldığında, evet derse bu belkidir. Belki derse bu hayır demektir. Hayır derse, bu diplomat değildir. Bir hanımefendiye bir teklif yapıldığında, hayır derse belki demektir. Belki derse evet demektir. Evet derse bu hanımefendi değildir. Sözde kaldığı müddetçe diplomatın vereceği bir vaadin fazla bir önemi yoktur.

Sömürgeciler Kürd siyasi güçleriyle kedinin fareyle oyun oynadığı gibi sürekli oyun oynuyorlar. Turgut Özal, Kürd sorununu tartışabiliriz dedi. Sözde Kürd siyasetçileri Turgut Özalın sorunu çözeceğini düşünmeye başladı. Halbuki Turgut Özal gazeteye verdiği demeçte, bir “terör uzmanı”ndan alıntı yapıyor, “Terörün tansiyonunu düşürmek için vaad vereceksin. O zaman o ulusun bazı kesimleri bu vaadlere eğilim gösterecekler, bu da terörün arkasındaki gücü zayıflatacağı” örneğini veriyordu. Bir taraftan vaad verirken diğer taraftan milyonlarca insanı yerinden ederek batıya sürdü.

Peşinden iktidara gelen partiler benzer süreci tekrarladılar. Yani devam eden politika sistemli sömürgeci devlet politikasıydı. AKP bunu “çözüm süreci” diye büyük çapta tekrarladı. İşin garip tarafı PKK/KCK’nın kadrolarını ve kitlesini buna inandırmasıdır. Bunun dışında reformist eğilimli Kürdistandaki bazı güçlerin de sömürgeci, İslami faşist iktidardan bu beklentiye girmesidir.

Kürd meselesinin uluslararası bir muhteva kazanması, sömürgeci güçlerin çözüm üretememesi karşısında Kürdistandaki bazı güçler sürekli bir çözüm beklentisi içindedirler ve bunun teorisini yapıyorlar. Sömürgecilerin icazeti ile legalleştiler.

Sömürgeci sistem partileri vaadlerde ve vaazlarda bulunuyorlar. AKP’de Kürd oylarıyla iktidara geldi. İçeride Kürd soykırımı yaptı, onbinlerce Kürdü öldürdü, iki milyona yakın Kürdü göçettirdi. Onbini aşkın Kürdü zindanlara doldurdu. 13 Kürd şehrini yerle bir etti. Ormanları yaktı. Hasankeyf gibi oniki bin yıllık antik şehri baraj gölünün altına gömdü. Şimdi giderek sistemleştirilen sömürgecilerin militarist güçleri, Kürd halkının onuruyla oynuyor, hiçe sayıyor ve kişiliksizleştiriyor. Kürd kadınlarına, çocuklarına tecavüz ediyor, batıda Kürdler linç ediliyor, mevsimlik tarım işçileri dövülüyor ve soyuluyor. Türk sömürgecileri artık içeride ve dışarıda Kürd düşmanlığıında sınır tanımıyor. Rojawa Kürdistanının büyük bir bölümünü işgal etti. Atış poligonu haline getirdiği Güney Kürdistanı adım adım işgal ediyor. Sistemin bütün partileri milli mutabakat içinde bu politikalara destek veriyor. Diğer taraftan sözde muhalif partiler oldukları için hain, kişiliksiz bazı Kürdleri de safına alarak Kürdlere vaadlerde ve vaazlarda bulunuyorlar. DEVA partisi, “derin strateji” uzmanı IŞİD destekçisi Davutoğlu, son olarak da Kılıçdaroğlu bu kervana katıldı.

Kürd Alevi olduğunu inkar eden Kılıçdaroğlu İttihat ve Terakkinin devamı olan CHP’nin TC dönemi boyunca Kürd soykırımı yaptığını hatırlamadan Kürd sorununu çözeceğini söylüyor. Peki nasıl? Bu konuda hiç bir açıklama yok. Yalnız boş bir vaadde bulunurken bile korkakça ve ürkekçe şartlı bir cümlede telafuz ediyor:” Türkiye’nin bağımsızlığı ve birliği içinde çözüm” bulacağını söylüyor. Kendini inkar eden biri nasıl çözüm bulabilir?

Kürdler sömürgeci sistemin ve partilerinin vaad ve vaazlarına daha ne kadar kanacak!

Add new comment

The comment language code.

Restricted HTML

  • Allowed HTML tags: <a href hreflang> <em> <strong> <cite> <blockquote cite> <code> <ul type> <ol start type> <li> <dl> <dt> <dd> <h2 id> <h3 id> <h4 id> <h5 id> <h6 id>
  • Lines and paragraphs break automatically.
  • Web page addresses and email addresses turn into links automatically.
CAPTCHA
This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.

Category