DR. WIŞAR İSMAİL CİNAYETİ ve PROVAKASYON
Hewler’de 22 Kasım 2016 tarihinde Dr. Wışar İsmail öldürüldü. Olayın duyulmasıyla Irak-KDP dışındaki Güneyli güçler cinayetin adresini Irak-KDP olarak işaret etti. Irak-KDP basını ise olayı İslamist güçlerin işi olduğu şeklinde verdi. Fakat Hewler Asayışı suçluları yakaladığı, katillerin suçlarını kabul ettikten sonra bütün taraflar iddialarını geri çektiler. Bu andan itibaren ne oluyor sorusu burada önem kazanıyor?
Soru şu: Dr. Wışar İsmail’i kim öldürdü?
Tetikçiler belli. Peki tetikçilerin arkasındaki güç kim?
Bu açıklanılırsa birçok cinayet ve provakasyonda açığa çıkar. Aynı soru diğer provakatif olaylar içinde geçerlidir. Olayı yapan Kürd kimlikli olsa da bu olayı yapan gücün o provakatör kişinin veya kişilerin yakın olduğu Kürd siyasal çevresini işaret etmeyebilir. Dış düşmanda olabilir. Buna dikkat etmek gerekir. Ki çok yakın bir zaman da Güney Batı Kürdistan’da yakılan Kürd bayrağı ve Berlin’de Almanya Parlementosu önünde PYD/YPG’yi terörist ilan edildiği eylem olayında olduğu gibi. Bu işleri yapanların kimliği Kürd olsa da bunları kimin kullandığı çok önemlidir. Bu açığa çıkarılmadığı müddetçe bir siyasal güç bir başka siyasal gücü teşhir etmeye girişmesi milli güçler arasındaki köprüyü uçurur. Ki Kürd siyasal güçleri buna çok yatkındırlar.
Güneyli siyasal güçler Dr. Wışar İsmail cinayetini kimin yaptığını biliyorlar. Hewler Asayışı veya Irak-KDP’nin kendi dışındaki güçlere açık değil ama el altında verdiği informasyon onları ikna edecek ki ilk iddialarında vaz geçmesine yol açtı. Fakat bu durum bugüne kadar kamuoyu ile paylaşılmadı. Doğru mu, yanlış mı yapıyorlar üzerinde durulması gerekir.
Bu ara da Kürdistan Parlementosu İnsan Hakları Komisyonu Başkanı Soran Omer her olayda olduğu gibi bu olayında takipçisi oldu.
29 Kasım 2016 tarihinde yaptığı açıklamada -ki kendi kişisel fecebook’unda bunu yayınladı- şunları söylemektedir.
“22 Kasım 2016 tarihinde akşam saat 10.30’da evinin kapısında ateş edilerek katledilen (hoca) Dr. Wısar İsmail davasında bugün kadar 3 kişi yakalanmıştır. Bu şahıslardan biri Dr. Wışar’ın arkadaşı olup hakkında herhangi bir suç delili bulunmadığından serbest bırakılması beklenmektedir. Hewler Asayışının belirttiğine göre yakalanan diğer iki kişiden MZ isimli şahıs tetiği çeken esas suçlu olan kişidir ve suç aleti olan kolt marka tabancası ele geçirilmiştir. Bu şahıs KDP’ye bağlı Zerevani gücünde MŞ’nin birliğinde peşmergedir. SS isimli ikinci şahısta sanığın akrabası olup cinayete yardım eden kişidir.“
KDP’ye yakın basın ve Rudaw’da çıkan suçluların islamcı oldukları vb. açıklamalara cevaben Soran Osman diyor ki: “Cinayetle suçlanan bu şahıslar hakkında söylenen islamcıdırlar açıklamaları asılsızdır. Açıktır ki bulundukları alanda herkesin bildiği, tanıdığı bu şahışların aileleri KDP’lidirler ve katil Zerevani’nin peşmergesidir.“
Soran Omer ayrıca “davanın hukuka uygun olarak görülmesini,“ şüphelilerin tek görgü tanığı olan “Dr. Wışar İsmail’in aile fertleri ile yüzleştirilmesini,“ de talep etmektedir.
Kürdler bu olayın takipçisi olmalıdır. Çünkü içinde geçilen hassas durum göz önünde bulundurulursa bu tür cinayet ve provakasyonların neye hizmet ettiğide kendiliğinden anlaşılır.
Kürdistan’ın Güneyi’nde Dr. Wışar İsmail cinayeti gibi sayısız cinayet işlendi. Tetikçilerin kimi yakalandı, kimi korundu. Yakalananların bir kısmı için “kendini astı“ denildi. Bir kısım içinde “özel af“ çıkarılarak susturuldu. Bu nedenle tüm suçların perde arkası karanlık kaldı.
Temenimiz Dr. Wışar İsmail cinayetide hasır altı edilmesin. Dr. Wışar İsmail, vaiz ve konuşmalarında yüksek sesle Kürdistan’ın Güneyi’ndeki rüşvet, yolsuzluk, hukuksuzluk ve keyfiyte karşı duruşu bilinmktedir. Bu nedenle katledilmesi halinde bir kaosa neden olacağı hesaplanılarak hedef seçildi ama olay tez elden açığa çıkınca cinayetin arkasındaki güçün hesabı tutmadı.
Fakat bu yarın tutmayacağı anlamına gelmemektedir. Silahsız ve savunmasız muhaliflerini katleden mantık sahiplerin Kürdistan’da kimler olduğu açıktır. Bu tekçi vahşi anlayış ile Kürdistan’ın genelinde bazı Kürd siyasal güçleri kendilerine muhalif gördükleri güçleri sindirmektedir. Geçmişte uygulana gelen ve henüz yaraları sarılmayan bu vahşi uygulamalar şimdi dış düşman bildiğimiz Türkler, Farslar ve Araplar vs. gibi güçler tarafından kaşınmaktadır.
Dr. Süleyman (Sait Çürükkaya) cinayetinde de dikkat çekmeye çalıştığım buydu. Ama Irak-KDP’nın kuzeyli taraftarları ağız birliği edercesine “Hasan H. Yıldırım Dr. Süleymanı Irak-KDP tarafından öldürüldü,“ diye çirkince bir kampanya sürdürdüler. Bu onları mutlu kılıyorsa hiç önemli değil. Fakat olay bu kadar basit değil. “Dr. Süleyman mayın patladı oldu biti“ye getirilecek bir olay değildir. Konu uzun. Ön bilgi olması için vurgu yapayım dedim.
Dr. Wışar İsmail’in cenazesi bile kalkmadan bu kez kaçırılan KNN televizyon muhabirinin cesedi üç gün sonra bulundu.
Bu cinayetler kime hizmet etmektedir?
Bu olay açığa çıkmadan bu kez bir cinayet daha işlendi. Bu da PKK gerillalarna yüklendi. Acaba öyle mi? Tüm bu provakasyonlar Kürd siyasal güçlerin merkezi işi mi?
Kürdistanlı siyasal güçleri birbirine kırdırmak için Türk, Fars ve Arap vs. istihbarat güçlere dikkat etmek gerekmiyor mu?
Son duyumlara göre Dr. Wışar İsmail’in cinayetide Türkleri işaret etmektedir. Tetikçiler her ne kadar KDP çevresi olsada bu cinayeti işleyenlerin arkakasında Türklerin olduğu muhalefetin iddialarını geri çekmesiyle daha da doğrulanmıştır.
Fakat sorun bununla bitmemektedir. Burada asıl sorun soruşturmada bu açığa çıktığında bunun ifade edilip edilmeyeceğidir.
Cinayet işlendiğinde Irak-KDP dışındaki siyasal güçler cinayetin adresini Irak-KDP gösterdiler ama katillerin yakalanmasıyla durum anlaşılınca Irak-KDP açıkça demesede el altında bu cinayetin kendi işi olmadığı ve karşı tarafı bu konuda ikna ettiği bilinmektedir. Bu nedenle karşı taraf ilk iddialarını geri çekti. Zaten Güney Kürdistan Parlementosu İnsan Hakları Komisyonu Başkanı Soran Omer, bu nedenle “davanın hukuka uygun olarak görülmesini talep etmektedir.“
Bana kalırsa bu da tek başına yeterli olmamaktadır. Olayın bir de siyasal boyutu vardır. Bu konunun açığa kavuşması daha da önemlidir. Olayın arkasındaki güç isim verilerek sonuca gidilmelidir.
Her yurtsever Kürd bu duruma karşı sessini yükseltmelidir. Cinayetlerin arkasındaki güçleri teşhir etmelidir. Daha ötesi bunun tedbirini almalıdır. Düşman bildiğimiz Türk, Arap ve Farsların Kürd siyasal güçler arasında kardeş kavgasını ateşleyecek politikalarına dikkat etmelidir. Bu düşman güçlerin Güneydeki varlığına son vermelidir.
Kürdlere kazandıracak yaklaşım budur!
5 Aralık 2016
DR. WIŞAR İSMAİL CİNAYETİ ve PROVAKASYON
Hewler’de 22 Kasım 2016 tarihinde Dr. Wışar İsmail öldürüldü. Olayın duyulmasıyla Irak-KDP dışındaki Güneyli güçler cinayetin adresini Irak-KDP olarak işaret etti. Irak-KDP basını ise olayı İslamist güçlerin işi olduğu şeklinde verdi. Fakat Hewler Asayışı suçluları yakaladığı, katillerin suçlarını kabul ettikten sonra bütün taraflar iddialarını geri çektiler. Bu andan itibaren ne oluyor sorusu burada önem kazanıyor?
Soru şu: Dr. Wışar İsmail’i kim öldürdü?
Tetikçiler belli. Peki tetikçilerin arkasındaki güç kim?
Bu açıklanılırsa birçok cinayet ve provakasyonda açığa çıkar. Aynı soru diğer provakatif olaylar içinde geçerlidir. Olayı yapan Kürd kimlikli olsa da bu olayı yapan gücün o provakatör kişinin veya kişilerin yakın olduğu Kürd siyasal çevresini işaret etmeyebilir. Dış düşmanda olabilir. Buna dikkat etmek gerekir. Ki çok yakın bir zaman da Güney Batı Kürdistan’da yakılan Kürd bayrağı ve Berlin’de Almanya Parlementosu önünde PYD/YPG’yi terörist ilan edildiği eylem olayında olduğu gibi. Bu işleri yapanların kimliği Kürd olsa da bunları kimin kullandığı çok önemlidir. Bu açığa çıkarılmadığı müddetçe bir siyasal güç bir başka siyasal gücü teşhir etmeye girişmesi milli güçler arasındaki köprüyü uçurur. Ki Kürd siyasal güçleri buna çok yatkındırlar.
Güneyli siyasal güçler Dr. Wışar İsmail cinayetini kimin yaptığını biliyorlar. Hewler Asayışı veya Irak-KDP’nin kendi dışındaki güçlere açık değil ama el altında verdiği informasyon onları ikna edecek ki ilk iddialarında vaz geçmesine yol açtı. Fakat bu durum bugüne kadar kamuoyu ile paylaşılmadı. Doğru mu, yanlış mı yapıyorlar üzerinde durulması gerekir.
Bu ara da Kürdistan Parlementosu İnsan Hakları Komisyonu Başkanı Soran Omer her olayda olduğu gibi bu olayında takipçisi oldu.
29 Kasım 2016 tarihinde yaptığı açıklamada -ki kendi kişisel fecebook’unda bunu yayınladı- şunları söylemektedir.
“22 Kasım 2016 tarihinde akşam saat 10.30’da evinin kapısında ateş edilerek katledilen (hoca) Dr. Wısar İsmail davasında bugün kadar 3 kişi yakalanmıştır. Bu şahıslardan biri Dr. Wışar’ın arkadaşı olup hakkında herhangi bir suç delili bulunmadığından serbest bırakılması beklenmektedir. Hewler Asayışının belirttiğine göre yakalanan diğer iki kişiden MZ isimli şahıs tetiği çeken esas suçlu olan kişidir ve suç aleti olan kolt marka tabancası ele geçirilmiştir. Bu şahıs KDP’ye bağlı Zerevani gücünde MŞ’nin birliğinde peşmergedir. SS isimli ikinci şahısta sanığın akrabası olup cinayete yardım eden kişidir.“
KDP’ye yakın basın ve Rudaw’da çıkan suçluların islamcı oldukları vb. açıklamalara cevaben Soran Osman diyor ki: “Cinayetle suçlanan bu şahıslar hakkında söylenen islamcıdırlar açıklamaları asılsızdır. Açıktır ki bulundukları alanda herkesin bildiği, tanıdığı bu şahışların aileleri KDP’lidirler ve katil Zerevani’nin peşmergesidir.“
Soran Omer ayrıca “davanın hukuka uygun olarak görülmesini,“ şüphelilerin tek görgü tanığı olan “Dr. Wışar İsmail’in aile fertleri ile yüzleştirilmesini,“ de talep etmektedir.
Kürdler bu olayın takipçisi olmalıdır. Çünkü içinde geçilen hassas durum göz önünde bulundurulursa bu tür cinayet ve provakasyonların neye hizmet ettiğide kendiliğinden anlaşılır.
Kürdistan’ın Güneyi’nde Dr. Wışar İsmail cinayeti gibi sayısız cinayet işlendi. Tetikçilerin kimi yakalandı, kimi korundu. Yakalananların bir kısmı için “kendini astı“ denildi. Bir kısım içinde “özel af“ çıkarılarak susturuldu. Bu nedenle tüm suçların perde arkası karanlık kaldı.
Temenimiz Dr. Wışar İsmail cinayetide hasır altı edilmesin. Dr. Wışar İsmail, vaiz ve konuşmalarında yüksek sesle Kürdistan’ın Güneyi’ndeki rüşvet, yolsuzluk, hukuksuzluk ve keyfiyte karşı duruşu bilinmktedir. Bu nedenle katledilmesi halinde bir kaosa neden olacağı hesaplanılarak hedef seçildi ama olay tez elden açığa çıkınca cinayetin arkasındaki güçün hesabı tutmadı.
Fakat bu yarın tutmayacağı anlamına gelmemektedir. Silahsız ve savunmasız muhaliflerini katleden mantık sahiplerin Kürdistan’da kimler olduğu açıktır. Bu tekçi vahşi anlayış ile Kürdistan’ın genelinde bazı Kürd siyasal güçleri kendilerine muhalif gördükleri güçleri sindirmektedir. Geçmişte uygulana gelen ve henüz yaraları sarılmayan bu vahşi uygulamalar şimdi dış düşman bildiğimiz Türkler, Farslar ve Araplar vs. gibi güçler tarafından kaşınmaktadır.
Dr. Süleyman (Sait Çürükkaya) cinayetinde de dikkat çekmeye çalıştığım buydu. Ama Irak-KDP’nın kuzeyli taraftarları ağız birliği edercesine “Hasan H. Yıldırım Dr. Süleymanı Irak-KDP tarafından öldürüldü,“ diye çirkince bir kampanya sürdürdüler. Bu onları mutlu kılıyorsa hiç önemli değil. Fakat olay bu kadar basit değil. “Dr. Süleyman mayın patladı oldu biti“ye getirilecek bir olay değildir. Konu uzun. Ön bilgi olması için vurgu yapayım dedim.
Dr. Wışar İsmail’in cenazesi bile kalkmadan bu kez kaçırılan KNN televizyon muhabirinin cesedi üç gün sonra bulundu.
Bu cinayetler kime hizmet etmektedir?
Bu olay açığa çıkmadan bu kez bir cinayet daha işlendi. Bu da PKK gerillalarna yüklendi. Acaba öyle mi? Tüm bu provakasyonlar Kürd siyasal güçlerin merkezi işi mi?
Kürdistanlı siyasal güçleri birbirine kırdırmak için Türk, Fars ve Arap vs. istihbarat güçlere dikkat etmek gerekmiyor mu?
Son duyumlara göre Dr. Wışar İsmail’in cinayetide Türkleri işaret etmektedir. Tetikçiler her ne kadar KDP çevresi olsada bu cinayeti işleyenlerin arkakasında Türklerin olduğu muhalefetin iddialarını geri çekmesiyle daha da doğrulanmıştır.
Fakat sorun bununla bitmemektedir. Burada asıl sorun soruşturmada bu açığa çıktığında bunun ifade edilip edilmeyeceğidir.
Cinayet işlendiğinde Irak-KDP dışındaki siyasal güçler cinayetin adresini Irak-KDP gösterdiler ama katillerin yakalanmasıyla durum anlaşılınca Irak-KDP açıkça demesede el altında bu cinayetin kendi işi olmadığı ve karşı tarafı bu konuda ikna ettiği bilinmektedir. Bu nedenle karşı taraf ilk iddialarını geri çekti. Zaten Güney Kürdistan Parlementosu İnsan Hakları Komisyonu Başkanı Soran Omer, bu nedenle “davanın hukuka uygun olarak görülmesini talep etmektedir.“
Bana kalırsa bu da tek başına yeterli olmamaktadır. Olayın bir de siyasal boyutu vardır. Bu konunun açığa kavuşması daha da önemlidir. Olayın arkasındaki güç isim verilerek sonuca gidilmelidir.
Her yurtsever Kürd bu duruma karşı sessini yükseltmelidir. Cinayetlerin arkasındaki güçleri teşhir etmelidir. Daha ötesi bunun tedbirini almalıdır. Düşman bildiğimiz Türk, Arap ve Farsların Kürd siyasal güçler arasında kardeş kavgasını ateşleyecek politikalarına dikkat etmelidir. Bu düşman güçlerin Güneydeki varlığına son vermelidir.
Kürdlere kazandıracak yaklaşım budur!
5 Aralık 2016