Skip to main content
okuma zamanı
dakika
okunmuş

“HATA ÜLKE TÜRKİYE“NİN TÜRKÇÜLÜĞÜ KİRLİDİR!

Tue, 04/11/2017 - 12:45
1 comment

Türkiye, TC Devleti  ve Türkçe’sinin yüzyıllık bir tarihi var. Önceli yoktur. Sonradan suni olarak yaratılan bir devlettir, fason imalattır. İşin aslı bu iddia bana da ait değildir. Türkiye, TC Devleti ve Türkçeyi en bağnaz savunanların iddiasıdır, bu...

 

İddialarına göre bunun için önce bir devlet kurulur. Devlet sınırları içinde mevcut olan herkese “Türklük“ zırhı giydirilir. Türkçülüğü zorla kabul ettirme politikası devreye sokulur. Bu politika ile “var olmayan bir ulus yaratılır.“

 

Komşu toplumların dilleri harmanlaştırılarak suni olarak bir dil oluşturulur. İsmine suni olarak yarattıkları “Türk Ulusu“na binaen Türkçe denilir.

 

Bu politikanın sahipleri Türk’ten başkasıdır aslında. İçlerinden tek bir Türk bulamazsınız. Gerisi göçmen, muhacir ve de aslını inkar edip “Türklük“ zırhına bürünmüş yerli ‘mankurt’lardır.

 

Kürd milletinin felaketine yol açan ırkları, milletleri, devletleri sayar dururuz. Konu çok boyutlu. Akademik bir mesele. Altından kolayca çıkacağım bir mesele de değildir. Bu makalenin boyutuna da sığmaz. Bu nedenle bugün sadece Kürd cenahta Türk denilince ne anlaşılır kısaca kendi açımdan irdelemeye çalışacağım. Hakkını ne kadar veririm emin değilim. Buna rağmen bu konuda kısaca düşüncelerimi yazacağım.

 

Kürd cenahında ezici çoğunluk Türk denilince; “İstilacı, işgalçi, ilhakçı, sömürgeci, jenositçi, katliamcı, asimilasyoncu, talancı, gaspçı, barbar, etra kı bé idrak...“ nitelemelerle uzayıp giden listeyi izler. Zaman zaman bu tür nitelemeleri ben de yapmışımdır.

 

Geçmişte Türklerin bu yönlü bir politika sürdürdükleri herkesin malumu ama bugün bunu yapacak durumları yoktur. Bir kere Türklerin bunu yapabilmesi için güç olmaları gerekir. Şimdi TC devleti sınırları içindeki etnik haritaya bakıyorum. Türkler ne siyasette, ne ekonomide, ne askeriyede, ne kültürde vs. yoklar. Fakat işin tuhaf tarafı TC devleti tarafından yapılan her iş Türkler ve Türklük adına yapılmaktadır. Bir nevi Türkler veya Türklük her suçun günah keçisi seçilmiştir. Ortada Türk yok ama işlenen her suç Türk’ün karnesine yazılır durulur.

 

“Ortada Türk yok“ derken mevcut siyasetteki rolüne istinaden bu ifadeyi kullandım. Kuşkusuz TC devlet sınırları içinde Türkler de vardır. Ama azınlıktadırlar.

 

Birkaç sene önce KONDA bir araştırma yapmıştı. TC devleti sınırları içinde nüfusları yüzdesi %2,8 olarak ortaya çıkmıştı.

 

Dünyanın en büyük genetik projesi olan GENUM PROJESİ, Anadoludaki insanlar üzerinde yaptığı gen araştırmasında Orta Asya gen oranını nüfusun %9’u olarak belirleyip KONDA’dan daha cömert davranmıştı.

 

Şu an TC devlet sınırları içinde yaşayan Türkmen veya Yörükler toplumun en geri kalmış kesimlerinden biri durumundadır. Kuşkusuz sivrilen olmuş, sistemden payını alan olmuştur ama geneli yoksuldur. Özelikle Torosların eteklerinde yaşarlar. Ki ülke sathına dağılanlar da mevcuttur. Dilleri, kültürleri şu an TC devletinde yaşanan, konuşulan kültür ve dilden farklıdır. Dillerine Yörükçe derler.

 

1982-1985 yılları arasında yattığım Mersin E Tipi Cezaevinde kendini Türkmen, Yörük, olarak tanımlayan saysız “kader“ arkaşım oldu. Dev-Yol davasından yargılanıyorlardı. Dev-Yol içindeki devrime inanan en halkçı kesimdiler. Şehirli küçük burjuvalara benzeyen bir yanları yoktu. Kibirden uzak, cana yakın pırıl pırıl gençlerdi. Hepsiyle hoş bir arkadaşlığım oldu. Sık sık sohbet ederdik. Yalnız aramızda bir sorun çıkıyordu. Konuştuklarının çoğunu anlamıyordum. Karşıdakini kırmamak için ne diyorlarsa “evet“ derdim. Onlar da bir müddet sonra konuştukları dili anlamadığımın farkına vardıklarından döner gözüme bakar, “Hasan burada yok demen gerekiyor,“ derlerdi. Karşılıklı gülerdik.

 

Sığındıkları Toroslarda kendilerine özgü bir yaşamları vardı. Toplumdan dışlanmışlık ruh hallerine yansıyordu. Yüzlerindeki ezikliğin izleri derindi. Hem Osmanlı’da, hem TC döneminde ‘öteki’ olarak görülmüş, horlanmıştılar.

 

İşte Orta Asya’dan kopup gelen Türklerin son kalıntıları bunlardı.

 

Bunların bırakın devlet katında siyasiyeti belirlemeyi, eskiden kalma korkularını sürekli hissederlerdi. “Devlet bizi ne zaman bir daha katledecek?“ korkuları silinmemişti zihinlerinde. Çünkü tıpkı diğer millet ve azınlıklar gibi Türkmenler de Osmanlının kıyımından payına düşeni almıştı ve bu yara kapanmamıştı.

 

Osmanlı imparatorluğunun Türkmenleri katledişinin sayısız örneği vardır. Kırım vahşet örnekleri hepsi. Erkek namına tek bir fert sağ bırakmamışlardır. Anaların kucağındaki bebeği bile kılıçtan geçirmişlerdir. Nedeni saraya alternatif olacağı korkusu. Sistemin sillesini yemiş Türkmen veya Yörükler bu nedenle içine kapanık bir yaşamı tercih etmiştir. Tıpkı Kürdler gibi dağlara sığınmışlardır.

 

Fakat son dönemlerde MHP kendilerine el atmış, adlarına festivaller düzenliyor. Epeyce kendilerine benzetmişler. Bunu görünce onlar adına üzüldüm.

 

Siyasette, ekonomide, kültürde vs alanlarda Türk’ün olmadığı bir ortamda Türklük adına siyaset oluşturmak temelimde kurulan sistem doğal olarak korkular üzeri varlığını sürdürmek zorundadır. Bu nedenle Türk egemenlik sisteminin sahipleri egemenliğine aldıkları “mankurtlaştırılmış“ kitleye “bölündük, bölüneceğiz,“ korkusunu mütemadiyen empoze edip durmaktadır. Bunun nedeni, ismine “Türk“ denilen kitlenin farklı millet ve milli azınlık üyelerinin zor, hile, mecburiyet ve çıkar karşılığı Türkleştirilmesidir.

 

Bu gerçeklik dünyanın en büyük genetik projesi olan GENUM PROJESIYLE kanıtlanmıştır. Bu konuda hazırlanan bir videodaki konuşmayı yazıya aktararak aşağıya asıyorum;

 

“Türkiye’de Türklerin %9 olduğu dünyanın en büyük genetik projesi olan GENUM PROJESIYLE kanıtlanmıştır. 5 Milyon Türk var Türkiye’de. Bu araştırmada üç tane de sözde Türk(?) bilimadamı yer almıştır. Bu araştırmanın gerçeklik payı %99, 86’dır. Bu açıklamalara Türkiye’deki Türk(?) genetikçiler de katılıyor. İnanmıyorsanız gidin Türkiye’deki uzmanlardan birine sorun. Prof. Dr. Aslıhan Tolun, “Anadolu’daki Türkler (kendini Türk bilenler), genetik bakımdan Avrupa’nın en karışık toplumu. Türklerin gen yapısı Asyada’ki Türkçe konuşan toplumlardan ziyade, Anadolulu çıkıyor. Genetik yapı olarak, Orta Asya’dan çok Yunanistan, Bulgaristan gibi komşularımıza benziyoruz“ diyor.

 

Bakınız, Orta Asya’dan Anadolu’ya gelmiş Türk geni %9. Bu araştırma dünyanın en büyük 3. Üniversitesi olan Stanfort Üniversitesi tarafından yayınlanmıştır. Türkiye’deki genetik uzmanları da Anadolu’da Orta Asya kökenli gen taşıyanların çok az olduğunu söylüyor. Dr. Wells: “Anadolu’da Türk dili ve kültürünün yayıldığını biliyoruz. Ancak genetik veriler, Selçuklu ile Orta Asya’dan Anadolu’ya gelen Türk geninin burada fazla yayılmadığını gösteriyor. Kendinizi “Türk“ sayabilirsiniz, ama kökleriniz başka yere uzanabilir.“

 

‘’Orta Asya’dan Türkler geldiğinde Anadolu’da var olan insanlar fiziksel olarak yok olmadı, büyük bölümü Türk nüfusunun parçası oldu. Anadolu’da aslında Orta Asya kökenli Türkler azınlık. Bu %9 da baba tarafından Türkmendir ve çok karıştıkları için bunlar da artık Türk sayılmazlar. ‘’

 

‘’Yapılan genetik araştırmaların hepsi Türklerin Anadolu’da azınlık olduğunu gösteriyor. %9’dan fazla olanlarda daha büyük kapsamlı araştırmalarla da geçersizleşmiştir çünkü o kadar büyük nüfusun Orta Asya’dan gelmesi mümkün değildir ve böyle bir şey kanıtlanmamıştır. ‘’

 

‘’Anadolu’da çoğunluk olan Türkleşmiş veya Türkleştirilmiş nüfus genetik olarak Türk değildir. Türk denen karışık millet eskiden beridir Anadolu’da yaşayan halklardan oluşuyor. Yani Türkler aslında Bizans Rumlarıdır ve diğer Anadolu halklarıdır. Osmanlıca zaten Arapça ve Farsça karışımı bir dildi. Türkçe, Atatürk tarafından herkesi Türkleştirmek için halka sonradan dayatılmıştır.’’

 

‘’Osmanlı döneminden bu yana da Balkanlardan, Kafkaslardan, Orta Doğu’dan miyonlarca insan Anadolu’ya göç etmiştir. Bugün Anadolu’da milyonlarca insan Türklüğü kabul etmiştir ama genetik olarak Türk değildirler. ‘’

 

‘’Cumhuriyet döneminde Anadolu’daki nüfusun %15-20’si muhacir statüsündeydi, yani Anadolu’ya sonradan göçmüşler. Batıdaki halklar özelikle Balkan göçmenidir. Yani bugünkü Anadolu’nun demografik yapısı Balkanlardan, Kafkaslardan Orta Doğululardan, Rumlardan, Pontuslulardan, Friglerden, Hititlerden, Galatlardan, Kapadokyalılardan, Yunanlılardan, Ermenilerden, Kürtlerden, Azerilerden, Perslerden, azınlık Türkmenlerden, Lazlardan, Anadolu’nun diğer eski haklarından ve birçok etnik unsurlardan oluşuyor. ‘’

 

‘’Bu insanlar 11. Yüzyıldan itibaren başlayan ‘de-hellenize’ olma, yani Müslümanlaşma sürecinden başlayarak 1920’lere kadar da müslüman kimlikleriyle yaşamışlar, sonradan Türkleşmiş, Türkleştirilmişler ve bununla birlikte Türkçeyi benimsemiş veya benimsemek zorunda kalmışlar. Zaten Türkçe 90 yıl önce belli bir azınlık tarafından konuşulan bir dildi. Atatürk tarafından Türkçe halka sonradan dayatılmıştır. Bugün hala Anadolu’nun Kuzeyinden Güneyine, Doğusundan Batısına kadar Yunancanın değişik diyaletkleriyle, Rumca, Hititçe, Frikçe, Lidyaca, Bulgarca, Ermenice, Lazca, Kürtçe, Süryanice, Arapça... kısaca Anadolu dillerine ait kelimeler kullanıp da farkında olmayan milyonlarca Türkleştirilmiş halk var. %9 Orta Asya geni taşıyan Türkmenler de çok karışmış olduğu için bunlar daha çok Anadolu’nun yerel halklarıyla karışmış, kısaca Anadolululaşmış ve artık Türk sayılamazlar, çünkü Orta Asya geninin sadece partikülleri kalmış.

 

Sonuç, TÜRKLÜK 90 YILLIKTIR.’’

 

By DiRoKaKuRdA.

 

İşte Türkiye, TC Devleti ve Türkçenin gelişim hikayesi burada gizlidir.

 

 Hani en çok Türklük ile övünen bir kesim var. Derler ki;

 

“Olmayan bir ulus yarattık. 72,5 milleten inşa ettik. İsmini de Türk koyduk“ deyip bununla övünürler. İnşa ettik dedikleri yukarıda isimleri zikredilen milletlerin harmanlanmasıdır. Farklı etnik yapılardan gelen kesimlerin Türklük adı altına ‘mankurtlaştırılmasıdır.’

 

TC devlet sınırları içindeki nüfus içindeki Türk yüzdesine bakıldığında ‘buçuk’ Türk oluyor. Diğerlerini saymama gerek yok. 72 millet. Bu 72 milletin yerlileri var, muhacir göçmeni var. İşin tuhaf tarafı TC devletinin kurucu öğeleri muhacir göçmenlerdir. Süleyman Demirel; “TC devletini kuranlar Balkanlardan gelenlerdir“ derken bir gerçeği dile getiriyordu. İsim vermeme gerek yok. TC devletinin kurucu üyelerini tek tek ele alın hiçbirisi Türk değildir. Daha sonra devleti yöneten kadrolar içinde de tek bir Türk bulamazsınız. Bunlar aslını inkar eden ve Türklük zırhına bürünen köksüzlerdir. Dönmedirler. Dönmeler bağnazdır. Kendini ispat sorunu vardır. Bunun için edindiği yeni kimliği bağnazca savunma sorunu vardır. Savundukça sistem içine çekilir ve kendisine her kapı açılır. Bugün aslını inkar eden bu köksüz kesimler hala bu çabanın içindedirler. Aralarında kim daha çok Türkçüdür yarışı var. Bu nedenle Anadolu Türkçülüğü kirlidir. Sunidir. Sonradan icat edilendir. Her an tasfiye edilecek bir korku ile yaşar. Devletin topluma empoze ettiği “bölündük, bölüneceğiz,“ korkusu buradan kaynaklanmaktadır. Bu nedenle Türk egemenlik sistemi tekçidir, ırkçıdır, totaliterdir ve soykırımcıdır.

 

Bu sistem evrimle değişmez...

 

Bu sistemin yaratıcıları Batı Emperyalizmidir.

 

1.Dünya Savaşı sonrası bölgeyi kontrol etmek için öngörülmüş ve Kemalist Hareket vasıtasıyla inşa edilmiştir. Bir yüzyıldır bu sistem Batı Emperyalizmine hizmet etmiştir. Yerli toplumlara soykırım dahil her insanlıkdışı yaptırım uygulanmıştır. Fakat bugün bu sistem bu haliyle sürdürülemez bir hal almıştır. Tasfiyesi gündemdedir. Yugoslavyalaşacağı, Iraklaşacağı, Suriyeleşeceği gerçeği kaçınılmaz yazgılarıdır.

 

Batı bunu öngörüyor bugün.

 

Bunu hisseden Türk egemenlik sisteminin sahipleri sistemi sürdürmek için canhıraş bir uğraş içindedir.

 

Sürdürebileceklerini Sanmıyorum. Türkiye bölünecek. Hem de binbir parçaya. Yani kendi deyişleriyle 72,5 parçaya.

 

Bu sistemin şu an TC devlet sınırları içinde yaşayan Türkmen veya Yörüklerle bir alakası yoktur. İşin tuhaf tarafı Türk egemenlik sisteminğn kuruluşundan bugüne politika edindiği malzemesinde Türklere ait olan tek bir övünç kaynağı da yoktur. Övünç duydukları şeyler bilaistisna başka milletlere ait semboller ve başka milletlerden “mankurtlaştırılan“ yani Türkleştirilen bireylerin ortaya koydukları düşüncelerdir.

 

Örneğin: Şu an kullandıkları bayrak Doğu Roma İmaratorluğunun bayrağıdır. Fakat şimdi TC devletinin bayrağı olarak topluma dayatmışlardır. İstiklal marşına bakın. Yazar Arnavut. Marş ve türkülere bakın bilaistisna başka milletlere aittir. Türkçülüğün esaslarını bile Türkler yazmamış. Başka milletten bireyler yazmıştır. Yalan ve hurafeler üzerine bir tarih yaratılmış. Osmanlının Türk olduğu savunula gelinmiş. Oysa Osmanlı Türk değildir, kendilerine Türküz dememişlerdir. Dahası sarayın Türkler için söylediği uygunsuz sıfarlanmalar var. “Etrak ı bé idrak.“ Yani “anlayışsız, kafasız,“ sadece öne çıkan bir niteleme...

 

Osmanlı Hanedanı’nın Karakeçili (Qergêçî) Aşiret mensubu olduğu kabul gören bir anlayıştır. Doğan Avcıoğlu, “Türklerin Tarihi“ kitabında şu bilgiyi vermektedir: Osmanlı Padişahı II. Abdulhamit, kendisini ziyarete gelen Alman Kralı II. Wilhelm’i Eskişehir’e götürür ve birlikte Karakeçili (Qergêçî) Aşireti’nin yaşadığı bölgeye giderler. II. Abdulhamit Alman Kralına, ‘Hanedanlığımız bu aşirete mensuptur,’ der.

 

“Bu aşiret“ dediği Karakeçili (Qergêçî) Aşiretidir.

 

Karakeçililerin (Qergêçî) Kürd olduğu tarihi bir gerçektir.

 

Türkler Orta Asya’dan kopup gelmeden asırlar önce Karakeçili (Qergêçî) Aşireti Kürdistan başta olmak üzere Anadolu’un birçok bölgesinde yaşamaktaydı. Türklükle bir alakaları yoktur. Bugünkü TC devletini idare edenlerin de Türklükle uzaktan yakından bir alakaları yoktur. Fakat Türklük zırhına bürünmüş ‘mankurtlar’ misali her kötülüğü Türkler adına yapıp duruyorlar. Bunlar Türk değildirler. Irkını, milletini, geçmişini inkar eden ‘mankurtlaşmış’ mahluklardır. Kendi dışındaki herkese düşman oldukları gibi tabii oldukları milletlerine, geçmişlerine düşmanlık yapmada üstlerine yoktur.

 

Geçmişten bugüne Türk egemenlik sistemini idare edenleri veya devşirilerek Türkleşenleri ister grup, ister tek tek ele alın eskiden bireyi oldukları milletlerinin düşmanlığını en üst perdeden seslendirenler bunlardır. Şu an Türkleşmiş bu kesimin, Bizansa, Ermeniye, Ruma, Kürde bu kadar düşmanlık etmelerinin altında yatan gerçek budur.

 

Bunun en bariz örneği zaman zaman gündeme gelen İzmirli “Bıyıklı Teyzeler“dir. Rum kökenlidirler. Orta Anadolu, Ege ve Karadeniz insanlarının ezici çoğunluğunu teşkil ederler. Yunanistan’a gidenler gördüğü insanlara baktıklarında kendilerini Anadolu’da hissederler. Fakat bir farklılığın olduğunu da görürler. Yunanistan’da yaşayanlar doğallığını korurken, Anadolu’daki Türkleşmiş Rumların geçirmiş olduğu travma sonucu nasıl saldırganlaştırıldığına bir anlam vermeye çalışırlar. Geçirmiş oldukları travmanın insanda yarattığı yabancılaşmışlığına tanık olurlar. Türkleşmiş bu kesim aşırı Türkçü olmuş, Rumlara duydukları kin ve nefret en üst boyuta tavan yapmış. “Kahpe Bizans,“ “Kanı bozuk Rum,“ deyip dururlar. Onunla da kalınmıyor. “Kuyruklu Kürd,“ “Pis Ermeni,“ deyip duruyorlar.

 

Aynı nakaratı Türkleşmiş Kürdler, Lazlar, Ermeniler ve diğer millet mensupları da yapıyorlar. Kimi bunun farkında, kimi değiller ama aslında kin duydukları geçmişleridir. Kaderlerine düşmanlıklarıdır. Türkmen veya Yörükler de aynı kaderi yaşıyorlar. Yaşanan, uğranan travmanın doğallığıdır. Bu doğalık sonuç olarak kurbanın katiline sevdalanmasına yol açmıştır.

 

Ol hikaye budur!

 

11 Nisan 2017

Yeni Yorum yaz

The comment language code.

Restricted HTML

  • Allowed HTML tags: <a href hreflang> <em> <strong> <cite> <blockquote cite> <code> <ul type> <ol start type> <li> <dl> <dt> <dd> <h2 id> <h3 id> <h4 id> <h5 id> <h6 id>
  • Lines and paragraphs break automatically.
  • Web page addresses and email addresses turn into links automatically.
CAPTCHA
This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.

Category