FERİT UZUN ve ÖLÜLERİMİZİ ANMAK!
Yakınlarımızı, arkadaşlarımızı, dostlarımızı kaybettikten sonra arkalarından yazı yazmak bana zor gelir. Anmamakta olmuyor. Anılarını yad etmemek olmuyor.
Biz Kürdler acayip bir milletiz. Elinoğlu/kızından çok farklıyız. Onlar doğum tarihlerini kutlar ama biz Kürdler ölülerimizi anarız. Derin bir çelişkidir bu.
Bu durum millet olarak yaşamımızın bir parçası olagelmiş. Tarihimizin sayfalarını kurcaladığımız da bırakın yıl, ay, gün, saat, saniyesi bile ya bireysel, ya toplu katliamlara uğramış bir milletiz.
Nice trajedilere uğramışız. Olsun demişiz. Fiziki olarak kaybımız büyük ama bize bıraktıkları mücadele geleneği ve anıları ile yaşama tuttuna gelmişiz.
Alışamıyor ama kabulleniliyor işte. Bireysel yakınımız da olsa, milli kahramanımızda olsa ölülerle ölünmüyor. Yaşam devam ediyor.
Daha dün Kürd millet mücadelesinde kahraman mertebesine ulaşan efsane komutan Dr. Süleyman’ı (Sait Çürükkaya) kaybettik.
İki sene önce henüz 17 yaşındaki oğlumu kaybettim.
22 Kasım 1978 günü Kürd millet mücadelesinde kısa yaşamına çok şey sığdıran Ferit Uzun’u kaybettik.
Kayıplarımız sadece bunlar mı?
Keşke diyebilseydik. Dedim ya Kürd millet tarihinin her saniyesinde ya bireysel, ya toplu kayıplarımız vardır.
Bazı kayıplar yakın çevresince anılır ama bazıları tarihte iz bırakmış özelikleriyle daha geniş çevrelerce anılır. Bunlardan biri de Ferit Uzun’dur.
Bugün yani 22 Kasım 2016 tarihi Ferit Uzun’un katledilişinin 38. Yıldönümü.
Ölümünden 38 yıl sonra geniş çevrelerce hatırlanmak, anılmak herkese nasip olmaz.
Bu ancak tarihe iz bırakan insanlara nasip olur.
Ferit Uzun Kürd-Kürdistan yurtseverliğinin bilinçli, kararlı bir militanı ve önderiydi.
Kısa süren yaşamına Kürd millet hanesine çok olumlu işler sığdırdı.
Yaptıklarıyla sömürgecinin ve ihanetin gözüne bir çomak olarak saplandı.
Potansiyel tehlike olarak algılandı.
Yok edilmesi kararı verildi.
Kararı veren devlettir. Tetikçi ihanettir.
Ferit’in seçilmesi ve katledilmesi tesadüfi sıradan bir cinayet değildi. Bir konseptın uygulanışının önemli bir durağıydı. Kürd milletini terörize etme girişimiydi.
Yüzyıllarca biriken gelen Kürd milli potansiyelinin tasfiyesinin ilk halkalarından biriydi.
Kürd millet “kökünü kazmak“ misyonu ile sokağa salınan “Apocu“ hareket tarafından bilinçli seçilmiş hedeflerden sadece biriydi ama isabetli bir hedefti.
TC devletinin kurduğu, beslediği, palazlandırıp sokağa saldığı “Apocu” hareket –ki sonradan milyonlarca yurtseveri yüklendiği misyon için harekete geçirmesi ayrı bir dert - eliyle Ferit’in katledilmesi varolan diri, dinamik Kürd milli potansiyelinin planlı programlı tasfiye edilmesinin stardıydı.
Sonrası biliniyor.
Geriye insanı ve tabiatıyla yakılıp yıkılan, tahrip edilen bir Kürdistan bırakıldı.
Bunun sorgulanması açısından Ferit’in katledilişi temel alınabilinir.
Çünkü Ferit Uzun’un katledilmesi meselesi Türk egemenlik sistemi tarafından “Apocu” harekette üslendirilen misyonu mercek altına almanın mihenk taşlarından biridir.
“Ajanlaşmış yapı ve bireylere karşı savaş,” adı aldında Kürd aydın, siyasetçi ve halkına yönelen “Apocu“ hareket sonuç olarak açık kimliği ile bugün siyasi arenada yerini almış olsa da bilerek veya bilmeyerek aklını ve vicdanını düşmana rehin bırakmış kişiliklerce daha hala savunuluyor olması ayrı bir açmaz olarak Kürd milletinin önünde duruyor.
Ferit Uzun’un katledilişinin şifrelerini milletçe çözemediğimiz için Türk egemenlik sistemi ve “Apocu“ hareketin danışıklı kirli savaşından yüzbinleri aşan Kürd evladını yitirdik. Kürdistan’ın harabeye dönüştürülmesini engeleyemedik. Bunun ötesi ezeli Kürd millet düşmanı Türk sistemi şahsında “kardeşlik“ keşfedildi, ihanette “yurtseverlik“ payesi biçildi. Bu rezalet bugünde sürmektedir. Sürdükçe tersyüz edilen Kürd milli hareketi ayakları üzerine oturtulamaz.
Kürdler millet olarak bugün bunu anlamış, kavramış, ders çıkarmış değildir.
Durum bu olunca şu an yaşanan trajedi kavranılamıyor.
Kürd katili Kemal kurtarıcı, Kürd’ü yok sayan Türk’ün tüm sembolleri Kürd’ün sembolu olarak kabul edilmesi için savaş veriliyor, kimi de buna Kürd yurtseverlik payasi biçiyor.
Bu “yetkili“ ve “yetkisiz“ avukatlara şunu söylüyoruz.
“Apocu” hareketin ortaya çıkışından bu yana “ajanlaşmış“ dedikleri Kürd birey ve politik güçlerine karşı sürdürülen kirli savaş ne ifade ediyor?
Buna bir isim konulması gerekmiyor mu?
Ki bu iş yapılırken Abdullah Öcalan’ın “diktatörlügü“ ile açıklamaktan kendilerini alıkoymaları gerekiyor.
Niye öyle derlerse, kendi deyimleriyle “bilimsel“ olmazda ondan.
Kimse sağa sola kıvırmasın.
Taşlar yerli yerine oturmuştur.
PKK´nin varediliş ve varoluş nedeni tüm boyutlarıyla inkara yer bırakmayacak şekilde açığa çıkmıştır.
Mesele bunu sindirebilmek ve kişisel kaygılardan uzak bunu korkusuzca dilendirebilmektir.
Bunu sindirebilmek ve dilendirebilmek için mangal gibi bir yüreğe sahip olmayı gerektiriyor.
Birilerinde olmayanda budur.
Kürd-Kürdistan yurtseverliğinin suç sayıldığı, Türk’e, Fars’a ve Arap’a ait ne kadar kirli sembol varsa Kürd’e empoze edilmeye çalışıldığı ve birilerinin daha hala bu uğursuz misyonu üslenenlere Kürd yurtseverliği payesi biçtiği bir siyasal ortamda Ferit Uzun’un anılması bu ihanet grühuna karşı yurtsever bir duruştur.
Henüz son söz söylenmemiştir. Tarih yaşanmışlıkları ve bugünle sınırlı değildir, yarınıda vardır.
Yarınlar bizimdir!
Bu vesileyle Ferit Uzun şahsında Kürd-Kürdistan devrim şehitlerinin anısı önünde saygıyla eğiliyorum!
Ruhları şad, toprakları bol olsun!
22 Kasım 2016