Skip to main content
okuma zamanı
dakika
okunmuş

Rojawa Kürdistanı Nereye?

Sat, 12/29/2018 - 20:05
1 comment

Rojawa Kürdistanı Nereye?

Brahim Ziravav

Trump bir Twit attı, herkesin kafası karıştı. Twitter’de ABD’nin Suriye’den askeri güçlerini çekeceğini söyledi. Bölgenin hassas konumu gereği dünya gündemine oturdu.

 Dünya genelinde devletler, siyasi çevreler, stratejistler, gazeteciler vs dünya alem konumuna ve bakış açısına göre farklı reaksiyonlar gösterdi. Herkes örtük ve açık niyetiyle ortaya çıktı.

ABD’nin çekilmesi, Batı-Kürdistan’daki Kürd oluşumunun ortadan kaldırmak ve Kürd soykırımı yapmak isteyen, askeri gücünü sınıra yığmış hazır bekleyen sömürgeci-islami faşist Tr’nin önündeki engelin kalkması demektir.

İşin doğrusu, Trump’ın bu beklenmedik kararına Tr de şaşırdı. Buna hazırlıklı değildi. Rojawa Kürdistan’ında Fıratın batısını işgal eden Tr, şimdi de Fıratın doğusunun sınırlarına  askeri gücünü yığmış işgal için ABD’yi zorluyor. Terazinin bir kefesine kendisini, bir kefesine Rojawa Kürdistan oluşumunu koyunca tartışmasız ağır basacağının hesabını yapıyor.  Batı Kürdistanı işgali koşuluyla her türden şartını kabul etmişe benziyor. ABD’nin bölgesel çıkarları için güçlü bir devleti tercih edeceğini, yoksa dengelerin alt üst olacağını ABD’nin bunu göze alamayacağını hesaplıyor.

Türkler, tilkinin  kendisini kümeste görmesi gibi bir hayalin gerçekleştiği noktasındalar. Beklenmedik bu ani kararla, buranın sahibi burayı nasıl bize teslim edebilir ve birlikte savaştığı müttefiğini böyle kolayca nasıl terkedebilir. Burayı işgal etmenin ve elde tutmanın bedeli, silahlar ve bu insanlarla ilgili plan ve projelerini tartışıyorlar. Sonra yılların diplomasi geleneği ile bunun altında ne yatıyor kaygısını da elden bırakmadan, ertelediklerini ve sonra gerzek dışişleri bakanı asla müdahaleden vazgeçmediklerini ve  “Fırat’ın doğusunda bu teröristleri yok etmemize kimse engel olamaz.” Diyerek tavrını ortaya koyuyor.

Türkler işgal ettiği yerden çıkar mı? Uluslararasında güçlerin çık demesiyle Tr’nin çıkacağını düşünenler yanılıyor. Eğer Tr öyle basit bir şekilde çıksaydı, Kıbrıstan çıkardı. Ya da savaşın bedelini düşünerek böyle bir işgal hareketine girmezdi. Ancak işgali savunanlar sorunun” terör sorunu”  olmadığını harita sorunu olduğunu yazıyorlar. Tr bu gölgelerden geri çekileceğinin sözünü asla vermiyor. Peşinden işgal ve oranın ilhakını “toprak bütünlüğü ile ilgili tarihimizden doğan yükümlülükler haklar “ olduğunu söylüyorlar. Bunun anlamı buranın işgali ve ilhakının Osmanlıdan miras kalan hakları olduğunu söylüyorlar.

Kürd dostu görünen aklı evvellerde “Türkiye atmosferinde “ ideolojik gıdasını alan sol, aydın, ve islamcı kesim, sözde” anti –emperyalist” naralarıyla Kürt oluşumları ile ABD arasında çelişki çıkarmaya ve çatlakları derinleştirmeye çalışıyorlar.

Bazıları ABD’nin ihanet ettiğini Kürdleri kullandığını işi bitince de bırakıp gittiğini söylüyor. Bu söylemler doğru değil. Çünkü ABD gelmeden önce Kürdler İD ve diğer islami cihatçılarla savaşıyordu. ID’yi Sunni Araplarla Tr birlikte kurdu. İD eliyle Kürd oluşumlarını ortadan kaldırmak ve soykırımı yaptırmak isteyen de Tr dir. Sorun gelip Kobaneye dayandı. Kobana düşüyordu. ABD’nin devreye girmesiyle durum tersine döndürüldü. Yani Kürdler YPG veya Güneyli güçler ABD’nin isteğiyle değil, tersine bunlar ABD’yi yardıma çağırdı. ABD yardım etmeseydi. PYD bugünkü durumunda olmayacağı gibi büyük bir Kürd soykırımı gerçekleşecekti. Bu Kürd soykırımının önündeki engel ABD ve Batılı müttefikleridir.

Türk tehditiyle beraber, Suriye Baas yönetimi ellerini ovuşturmaya başladı. YPG veya DSG’nin Suriyenin ordusuna katılmasını yani emrine girmesini bölgeyi kayıtsız , şartsız Suriye’ye teslim etmesini istiyorlar. Yoksa Türkler kapıda bekliyor. Daha beterini yapar, Efrinde yaptığı gibi. Bölgeyi işgal eder, sizi ortadan kaldırır, Kürdlere soykırım uygular, demektedir. En iyisi bize teslim olun ve biat edin.

Hiç kuşkusuz başta Fransa ve Almanya olmak üzere Avrupa ülkeleri Trump’un bu kararına açıktan karşılar. Amerika kamuoyu, Pentagon başta olmak üzere çok sayıda devlet kurumu ve yetkili bu karara karşılar.  Durum oldukça kritiktir. ABD Savunma Bakanı j. Matis istifa ettikten sonra şimdi de ABD’nin İD ile Mücadele Koalisyonu Özel Temsilcisi Brett Mc Gurk istifa etti. Bu da geri çekilme planının bir blöf olmadığı görülmektedir. Değişik kaynaklar ABD ile Tr nin anlaştığı ihtimali üzerinde duruyorlar. Tr basını Erdoğan’ın Trump’u ikna ettiğini söylerken Erdoğan’nın” diplomasideki  zaferi” propagandasını yapmaktadırlar. Bütün bunlara rağmen uluslararası kamuoyu Türk işgaline karşıdır.

Sorunun birinci derecede muhatabı Kürdistani çevreler bu süreçte böyle bir karar beklemedikleri için şaşkınlar ve bu şaşkınlık politik tutumlarına da yansıyor. Farklı çevrelerin farklı tutumlarını görmek mümkün.

En başta Batı Kürdistan’da egemen olan PYD /YPG’nin takınacağı tutum süreç üzerinde belirleyici rol oynayacaktır.

Bir direniş çağrısı var. Ama bu yetmez. Nasıl? Sorun “direnerek yenilmek” değildir. Bu krizin çözümü değildir. Bazı koşullarda “teslim olmaktansa direnerek yenilmek yarı zaferdir” denilse de bu her koşulda geçerli değil. Asıl mesele direnişi zafere taşımaktır.

Türklerin işgali tehditi karşısında “biz federason istemiyoruz” deyip Suriye Baas yönetimine yanaşma taktiği hiç de doğru değil. Amerika şemsiyesi altında hiç bir pazarlığa, otonomi veya federasyona yanaşmayan Suriye sömürgecileri bu koşullarda hiç bir hak talebini kabul etmeye yanaşmayacaktır.

Mevcut çıkmaz bizi sürecin başından beri yapılan hatalara götürüyor. Tarihte ben hata yapsamda sürecin geçmesiyle geride kaldı, “oldu bitti” diyemezsin. Ama tarih affetmez, o hataları tekrar önüne çıkarır.

Suriye’deki iç savaş başladığında İslamcı cihadistlerin Halep’i alması, Esat ülkenin tamamı üzerinde kontrolünü yitirince PYD ile antlaşma yaptı.  Kürdistan’da  Kürdlerin yoğun olduğu yerlerin kontrolünü PYD’ye bıraktı. Bu antlaşmanın bütün içeriği hala açıklanmış değil. PYD/YPG ile Esat yönetimi birbirini karşı temkini elde bırakmamakla birlikte ciddi bir çatışma da yaşamadılar. Aralarında hep bir ilişki varolageldi.

 Esat, İran ile Rusya desteğinde ayakta kalırken, muhalefetin  dünya kamuoyunda desteği bırak islami faşist terör niteliğinden dolayı insanlık için büyük bir tehdit oluşturdu.  PYD/YPG üçüncü yol doğru çizgisinde ilerledi.  Ancak PYD/YPG Suriye yönetimiyle yapılan anlaşma nedeniyle Esadın bölgeyi PYD’ye bırakması YPG’nin çabucak toparlanıp güçlenmesine yolaçtı. Kolay zafer elde etme sarhoşluğuna kapılarak, Kürdistan’daki diğer muhaliflerini tasfiye etmeye yöneldi. Dohuk’ta protokol imzamalarına rağmen bunlara uymadı. Sonuç olarak Batı Kürdistan’da ulusal birlik politikasına sahip olmadı, içerideki müttefiklerini karşısına aldı. Düşman safına itti.Kürd ulusal kurtuluş mücadelesini  esas almadı. Kürdistani güçleri birliği gerçekleştirmek, ortak temsiliyetini oluşturma çabasına girmedi.   

Kolay başarıyla kendini kibir ve güç sarhoşluğuna kaptırdı. Ne Kobani ne de Efrin olaylarından yeterince ders çıkardı.  Değişen dünya koşullarını anlamadı. Herkes ileri giderken ulusal devlet hedefinden vazgeçti, onun yerine” İmralıda pişirilen” ideolojik ve yeryüzünde hiç bir yerde görülmeyen ve gerçekleşmesi mümkün olmayan “fantazi toplum “ modellerine yöneldi.

ABD ve müttefiklerinin desteğiyle varlığını ve başarısını sürdürdüğü halde onların aleyhine hep olumsuz yayınlar yapmaktan vazgeçmedi.

Bir taraftan bizim PKK ile ilişkimiz yok derken diğer taraftan, Abdullah Öcalan’ın resimlerini, onun sloganlarını ve simgelerini taşıdı.

Güney Kürdistan’ın desteğini almak yerine sudan bahanelerle onlarla suni çelişkiler yarattı.

İD’ye karşı olan mücadelenin getirdiği uluslararasında çok olumlu bir hava oluşmasına rağmen bu pratikte bir diplomatik desteğe dönüştürülemedi. Güçlü bir diplomasi ve lobi faaliyeti yürütülemedi.

Rojawa Kürdistanı’nın esas iki düşmanı var: Suriye ve Tr. İran ve Irak da bu ortaklığa dahildir.

Gelinen aşamada zararın neresinden dönersen kardır. Geçmişteki hatalardan geri dönülmeli, Kürdleri arasında birlik politikası hayata geçirilmeli ve Kürdlerin tek ortak bir temsil gücü oluşturulmalıdır. Rojawa peşmergeleri batı Kürdistana dönmelidir. YPG bunları içine alarak ortak komutanlıkta savunma gücünü oluşturmalıdır. Güneyin desteği alınmalı. Ülke içinde bütün ulusal güçler bir dış saldırıya karşı koyarken, diplomatik çaba üzerinde yoğunlaşmak gerekir. Kalıcı diplomatik kurumlar oluşturulmalıdır. Temennimiz bu eksikliklerin hızla giderilmesidir.

Sömürgeci Türk devletinin işgali karşısında, kayıtsız şartsız bütün Kürdler bütün imkan ve araçlarla bu işgale karşı yekvucüt direnişe geçmelidir.

 

 

 

 

Yeni Yorum yaz

The comment language code.

Restricted HTML

  • Allowed HTML tags: <a href hreflang> <em> <strong> <cite> <blockquote cite> <code> <ul type> <ol start type> <li> <dl> <dt> <dd> <h2 id> <h3 id> <h4 id> <h5 id> <h6 id>
  • Lines and paragraphs break automatically.
  • Web page addresses and email addresses turn into links automatically.
CAPTCHA
This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.

Category