ABD, Ortadoğu’daki İran karşıtı İttifakında neden başarılı olamıyor?
Çiya Artos - ABD ile İran’ın bölgedeki çıkar çatışması yeni değil. 1979’da İran Şahı’nın tahtan düşürülmesi ve Humeyni önderliğindeki İran Molalarının iktidarı ele geçirmesinden sonra, ABD’nin bölgedeki çıkarlarına darbe vurulmuş oldu. Daha sonra ABD büyükleçiliğinin işgal edilmesiyle iki ülkenin arasındaki çekişmeler artmaya başladı. ABD’nin zamanında İran’a müdahale etmemesi sonucu hem kendi çıkarlarını tehlikeye soktu, hemde Kürtlerin Rojhılat Kürdistan’ında elde ettiği kazanımlar İran tarafından bastırıldı. Irak ile İran arasındaki savaşta CIA’nın İran’a gizli silah verdiği ortaya çıkınca, ABD zor duruma düştü. Fakat bugüne kadar İran ile ABD arasındaki bu çekişmeler silahlı bir savaşa dönüşmedi.
İran’a uygulanan ilk ambargo, 1980 yılında İranlı bazı üniversite öğrencilerinin ABD Büyükelçiliğini işgal etmesi ile başladı. Dönemin ABD başkanı Jimmy Carter İran’a hareket etmek üzere olan 300 milyon değerindeki askeri yedek parça yüklü gemiyi durdurdu. İran’da petrol alanında faaliyet gösteren ABD şirketleri İran’ı terk etti. Bu durum, Mollaların idam devriminden önce 4 milyar varil olan petrol ihracını 1 milyar varilin altına düşürdü. İran’ın ABD bankalarında bulunan 12 milyar doları bloke edildi. Gıda ve ilaç dışında ABD’den İran’a olan tüm ihraç ürünleri ve İran’da yapılan bütün ithalat da yasaklandı.
Rehin olan ABD diplomatları aylar sonra sebest bırakıldı. Bunu üzerine İran’a uygulanan ambargo kaldırıldı fakat İran’ın 12 milyar dolarlık varlığı, ABD bankalarında serbest bırakılmadı. 1995’te ABD, İran’ın balistik füze, atom bombası, kimyasal ve biyolojik silahlar elde etmemesi ve diger ülkelerin bunu İran’a ihraç etmesine engel olmak için hazırlanan taslak Senato’da onaylandı ve kanunlaştı.
JCPOA, Ortak Kapsamlı Eylem Planı olarak bilinen, P5+1 ve İran arasında imzalanan nükleer antlaşmadan çekilen ABD, planın başarısı için Arap ülkelerini İran’a karşı birleştirmek istiyor. Fakat Arap devletlerinin kendi aralarındaki itilaftan dolayı bu gerçekleşmeyebilir. ABD’nin geçmişten günümüze kadar İran’a karşı olan uygulama, ambargo ve planları tam olarak başarıya ulaşmadı. Bunun nedenlerinden biride, İran idam devriminden sonra dönemin ABD başkanı Jimmy Carter’in pasif davranışı başlangıç oldu. Bill Clinton ve Barak Obama aynı biçimde pasif davrandılar. Yani Demokrat partiden bütün ABD başkanları İran’ın yayılmacı ve katliamcı politikasına karşı liberal ve esnek davrandılar. Cumhuriyetçiler bu konuda daha sert bir pozisyon aldılar.
İran yanlısı Paramiliter güçlerin varlığı da, ABD ve Batılıların planlarının başarıya ulaşmasının önünde büyük engeldirler. Irak’ta Haşdi Şabi, Lübnan’da Hizbullah, Yemen’de Husi’ler ve Sunni İŞİD ve ve El kaida’yıda hesabe katarsak, ABD’nin bölgede başarı oranı % 50’dir. ABD Güney Kürdistan’ın Kerkük ve tartişmalı bölgelerinin işgaline göz yumarak İran’ın Irak’ta büyük oranda egemenlik sağlamasına olanak verdi. ABD’nin Irak politikası iflas etmiştir. Çünkü mezhep savaşı üzerinde şekilenen ve parçalanan Irak’ın hala toprak bütünlüğünden yana olmak büyük bir politik yanılgıdır. Şii’lerin iktidara gelişinden beri aynı yanlişları tekrarlayıp duruyor. ABD’nin Irak’ta yapacağı en mantıklı iş, Kürdistan’ın bağımsızlığını desteklemek ve Haşdi Şabi tarafından işgal edilen toprakların yeniden Kürdistan sınırlarına dahil edilmesine destek vermektir. Bunu yapmadığı taktirde, iflas eden Irak politikası üzerinde etrafından dönüp duracak ve sonunda Irak’ı İran’a teslim edip, Kürdistan’a çekilecektir. O zaman Kürdistan’ın bagımsızlığını desteklemek konusundaki tavrı netleşecektir.
İran ile nükleer anlaşmayı yapan ülkelerin (Fransa, Almanya, İngiltere ve Rusya) dışişleri bakanlarının BM 73. Genel Kurulu toplantısından önce New York’ta İran dışişleri bakanı ve Avrupa Birliği Diş İlişkiler başkanı ile yaptıkları toplantıda, İran yönetimiyle ticareti sürdürmek için yeni bir mekanizma inşa edileceğini duyurdular. ABD yetkilisi Bolton bu açıklamaya karşı, „4 Kasım’dan sonra, İran ile iş yapmaya devam eden herkes için kötü sonuçların olacağını“ söyledi. ABD’nin İran’a karşı ambargodaki rolü giderek zorlaşıyor. Fakat AB’inin İran’la işbirliğinin devam etmesi tavrına rağmen, Avrupa’nın birçok büyük firması İran’daki faaliyetlerini sonlandırdılar.
ABD’nin Lübnan’da fazla bir rolü olmadığından Hizbullah karşiti bir politikasına sözkonusu değil. İran’ın Suriye’deki faaliyetleri ve varlığı konusunda ABD’nin tavrı pasif. Gerçi ABD’nin Güneybatı Kürdistan’a yaptığı yatırımlarla buradan kısa sürede çekileceği sözkonusu değil. Rusya’nın Türkiye’yi, Koalisyon güçlerine karşı öne sürmesi, kısa sürede başlarını ağrıtacak fakat uzun vadede iflas edecektir.
Trump yönetimi SWIFT‘ (Dünya Bankaları Arası Finansal İletişim Topluluğu) ten, İran merkez bankası ve özel bankalarını çıkarmak istiyor. Çünkü SWIFT, bankaları birbirine bağlıyor, böylece finans kurumları dünya çapında para kazanmak için güvenli yol sağlıyor. ABD bunu başarırsa İran bankalar sistemi zayıflayıp felç olacaktır.
Herşeye karşın ABD İran’a karşı harekete geçecektir. İlk işi İran’ı, Irak ve Suriye’den çıkarmak olacaktır. Kısa vadede İran yönetimini düşürmesi zor. İran Kürdistan’ında Kürtlerin Mücadeleyi yürkseltmesi durumunda, ABD’nin Kürt kartına oynama olanağı doğabilir. Çünkü ABD belli tavizler aldıktan sonra yeniden İran‘la görüşme masasına oturacaktır. Burada Kürtlerin masadaki payı veya çıkarı ne olacaktır? Kürtler ne kadar gözönünde bulundurulacaktır?
İran ve Türkiye’nin Kürt düşmanlığı sadece işgal ettikleri Kürdistan parçalarında değil, dünya’nın her tarafında geçerlidir. Bunu kırılmasının tek yolu Kürtlerin birliğinden geçiyor. Kürtler aralarında birlik sağlamadıkları sürece dünya güçleri tarafından fazla ciddiye alınmayacaklardır. Kürtlerin görüşme masalarındaki payları, katı halde masaya gider sonra ısı alarak sıvılaşır ve gaz haline gelerek uçan madde gibidir. Kürtlerin olmadığı masada, Kürtlere hiçbir zaman ne hak verilir nede pay verilir.
28. îlon 2018