Sömürgeci –Faşist Sistemin Seçimini Boykot Edelim
Kimin ve Neyin Seçimi?
Sonucu başından belli olan ani bir baskınla Tr seçime gidiyor. Diktatörler iktidara geldiğinde (seçimle ya da darbeyle) kolay kolay iktidarı terketmezler. İktidar olmanın olanaklarını ve gücünü kullanarak iktidarda kalmanın ortamını oluştururlar. Eğer seçim yapmak zorunda ise seçim zamanı ve yöntemleriyle oynarlar. Yapılacak seçimin sonucu başından bellidir. Sözkonusu kişi ve parti seçileceğini garantiye almıştır. Şu anda yapılan da budur.
Arınç’ın deyimiyle “ yazı da gelse tura da gelse, Tayyib kazanacak.” Bu uzun dönemdir hazırlanan ve planlanan bir olay. Dolayısıyla sonucu başından belli olan böyle bir “seçim oyunun”da yer almanın anlamı var mı? Yer almak sadece sistemin meşruluğunu ve seçim hilesini kabul etmek değil, aynı zamanda sistemde bir aksesuar olmak, bir rol almak, “kendine sistemde bir yer açmak”, ona meşruiyet kazandırmaktır.
Bu seçimin diğer seçimlerden farklı özellikleri var. Bir kez demokratik ve insanların özgürce oyunu kullanacağı bir ortam yok. Tr olağanüstü halle ve kanun hükmünde kararnamelerle, yasama , yürütme ve yargının tek elde toplandığı emir ve talimatlarla yönetiliyor. Tek yanlı medyanın manipülasyonu, propoganda bombardımanı altında insanların yanlış yönlendirilmesi de işin cabası. Bütün bunların ötesinde Tr Kürdlere karşı topyekün bir savaş içerisinde, “yeni Osmanlı” hayalleri peşinde koşmaktadır. Bunu gerçekleştirecek bir devlet yapılanması içerisindedir.
Tr sözde “parlamenter” sistemden “başkanlık sistemine”, bütün yetkilerin tek elde toplandığı “yeni bir yönetim” biçimine geçecek. Yani şu andaki fiili durum yasal bir statüye kavuşacak. Tr bu yeni yapılanmaya neden gerek duyuyor?
Tr de varolan faşizm giderek islami faşizm biçiminde kurumlaşıyor. Diktatörler hangi yol ve biçimde iktidara gelirse gelsin iktidarı seçimle devretmezler. Artık her ne pahasına olursa olsun hile ve hurdalarla seçimden galip çıkarlar. Kendi deyimleriyle 16 yıllık AKP iktidarı boyunca “biriktirdikleriyle” diğer diktatörlüklerde görüldüğü gibi bir “plebisit”le kendini seçtirip kurumlaşacak.
Etnik arındırma üzerine kurulan Tr, yüzyıla yakındır, Kürdlere yönelik inkar ve imha politikası yürütmektedir. Bugüne kadar sistem kendi içinde bir çok kez seçime gitti. Kürd ve Kürdistana yönelik en ufak bir değişim görülmedi. Sistem kendi bekasını Kürdlerin yokluğu üzerine kurduğundan sömürgeci-faşist devlet içeride ve dışarıda Kürdlere karşı savaş açmış durumda. Önce “hendek kapanıyla” binlerce kadın ,çoluk, çocuk, genç, ihtiyar sivil Kürd insanı öldürüldü, 13 Kürd kenti yerle bir edildi. 3 milyona yakın insan yerinden yurdundan edildi. Sonra sınır dışındaki Kürdlere sıra geldi. Ne zaman ki Kürdler Rojawa Kürdistanını işgalden arındırma aşamasına gelince, Cerablus, Azer ve İdil’i işgal ve ilhak etti. Peşinden Kürdlerin egemenliğindeki Efrinden başlayarak Rojawa ‘daki Kürd oluşumunu ortadan kaldırma, işgal ve soykırıma girişti ve bu yayılma Güney Kürdistan’a doğru devam ediyor. Bütün Kürdleri terörist ilan eden Tr hergün bir bahaneyle şu ya da bu şekilde Kürd öldürüyor.
Büyük bir askeri güçle, Kürdlere yönelik bir savaş ortamında, Efrini işgal ve ilhak ettiği Kürdlere yönelik soykırım yaptığı bir ortamda nasıl bir seçim ve kimin seçimi olabilir? Kürd ve Kürdistani olduğunu söyleyen sistemin icazetine tabi bazı legal partiler, Kürdlerin inkar ve imha sisteminde, onun en yüksek kurumlarında kendilerine yer arıyorlar.
Erdoğan her gün meydanlarda ve TV ekranlarında, ne kadar Kürd öldürdüğünü sayısını vererek büyük çoşkulu bir sevinçle övünürken, hükümet adına açıklama yapan Numan Kurtulmuş, son döneme ilişkin en büyük tarihi başarısının bağımsızlık referandumuyla bağımsızlığa doğru giden Kürdistanı engellemek olduğunu ve Tr devreye girmeseydi şimdi bir çok devlet tarafından tanınmış olacağını söylemiştir.
Olmayan duaya amin diyelim Erdoğan ve AKP gitti yerine CHP ve İnce geldiğini farzedelim. Ne değişecek? Devletin Erdoğan ve AKP eliyle sürdürdüğü politika CHP vasıtasıyla sürdürülecek. Çünkü İktidar ve muhalefet iki ayrı faşist cephedir.
TC Kürdlere topyekün savaş açtı.TC Genel Kurmay Başkanı”son terörist” etkisiz hale getirilinceye kadar” bu savaşı sürdüreceğini ilan etmiştir.
Hiç kuşkusuz, mücadelenin hiç bir biçimi, araç ve imkanı önceden ve peşinen red veya kabul edilemez. Oluşan seçim ortamı ve seçim ortamından sonra oluşacak tablo mücadelenin çıkarları açısından değerlendirmek gerekir. Kürdlerin inkarı ve imhası üzerine kurulan Tr’yi , ülke ve dünya çapında teşhiri ve tecritinden başka bir yol yoktur. Sömürgecilik Kürdistan’da boyun eğilmesi gereken ebedi ve ezeli kader değildir. Kürdler her adımda Türk işgalinden arınma ve bağımsızlığın yolunu döşemelidir. Türk işgalini ve sistemini kabul etmediğimizi, sömürgecilerin ülkemizdeki varlığının meşru olmadığını seçimleri boykot ederek ortaya koyalım. Sömürgeciliğin hangi mücadele araç ve yöntemleriyle yıkacağımızın stratejik planlaması doğrultusunda harekete geçelim.
Bu seçim, sistem tarafından dışlanan, inkar ve imha politikasına tabi tutulan Kürdistan halkının seçimi değildir. Sömürgeci faşistlerden bir cenahı veya kendi oylarıyla Kürdistan halkı, cellat tercihi yapamaz.
KAWA Hareketi