Skip to main content
okuma zamanı
dakika
okunmuş

Kürtlerde birlik sorunu ve alternatifsizlik (2)

Sat, 07/13/2019 - 21:06
1 comment

Çiya Artos - Burada Kürtlerin eksikliği, esas sorunları olan Kürdistan sorununu daha fazla araştırmamaları ve tartışmamalarıydı. Marsizm’i kendi gözleriyle ve gözlemleriyle değil, Sovyetler Birliği, Çin - ve Arnavutluğun gözüyle baktıklarından, 1850’lerden 1975’lere kadar Kürdistan’ın dört parçasında veriler ulusal mücadelelerinin hepsini gerici ve feodalerin önderliğinde olmuş denilerek görmemezlikten gelindi. Elbette savunanlar oldu, ancak fazla etkili olmadılar. Kürdistan sorununa kör bir gözle bakıldığından, Kürdistan tarihi ve mücadelesi için ciddi bir araştırma içine gidilemedi. Evet olanaklar sınırlıydı. Fakat Sovyetler Birliği, Çin ve Arnavutluk yerine Kürdistan tarihi incelenseydi daha verimli bir çalışma ortaya çıkardı. Farklı devletlerin bir nevi şaplonculuğu üstlenen Kürdistanlı parti ve örgütlerin çoğu, bunların politikaları yüzünden birbirlerine düşman kesilmişlerdi. Böyle bir ortamda asla birlik çıkmaz. Kuzey Kürdistan’da (öbür Kürdistan parçalarındada durum fazla değişik değildi) kurulan örgüt, dernek ve partilerin hepsi birbirlerine düşmandı. 1970’lere kadar geçen zamanda, Kürdistanlı aşiretler ve mirler birbirlerine karşı savaşarak geçirmişlerdi. 1975’lerden sonra kurulan Kürt örgütlerinin durumu aşiretlerden farklı değildi. Bu durum Kürt toplumunun yapısından kaynaklanıyordu. 2. Dünya savaşında klasik sömürgeciliğin çökmediği ve hala günümüzde devam ettiği tek yer Kürdistan ülkesi kalmıştı. Bu nedenle uzun süreli sömürge toplumunun insanında, sömürge efendisinin yarattığı tahribat sonucu büyük bir değişiklik olmuştu. Kendine güvenmeme, hatta küçük görme; düşmanlarının parçala, böl, yönet politikasına alet olma; birlik fikrinin kendileri için zararlı olduğuna inanma gibi düşünceler Kürt toplumu felç etmişti. Yeryüzünün “lanetlenmişlerine” başkalarının düşmanlığı yetmiyormuş gibi birbirlerinide düşman ilan etmişlerdi. PKK kuruluşunu resmen ilan etiği gün dağıttığı bildiride, Kürdistanlı bütün örgütleri hain ve ajan olarak suçlamıştı. Yani sovyetçi ve anti sovyetçi örgütler birbirlerini düşman olarak görürken, PKK hepsine düşmandı. Bu düşmanlığı sadece teoride değil pratiktede uyguladı ve yüzlerce Kürt devrimci ve yurtseveri katletti. 40 yılı aşkındır bu düşmanlığı hala devam ediyor. Burada sorun eski defterleri açmak değil, varolan gerçekleri ortaya koymaktır. 
12 Eylül 1980’de Türk sömürgeci ordusunun yaptığı darbede Kürt örgütleri hazırlıksız yakalandılar. PKK dışındaki örgüt ve partiler, 12 Eylül darbesinden sonra birbirlerine karşı olan düşmanlıklarından vazgeçtiler. Fakat biraraya gelmek için ve birlik oluşturmak için fazla bir çaba harcamadılar. 12 Eylülde tutuklandığımız zaman, düşman bizlere karşı örgüt ayırımı yapmadan aynı işkenceyi yaptı, aynı cezaevine ve hatta aynı koğuşlara doldurdu. Birçoğumuz birbirimizden çok farklı olmadığımızı sonradan anladık. Fakat 40 veya 50 yıldır mücadele içerside olan bazı Kürt örgütleri ve bireyleri bunu hala anlamış değiller. Kürtlerin birbirlerini ajan provokatör olarak suçlamaları düşmanlarının işine yaramaktadır. Bu düşmanın parçala, böl ve yönet politikasıdır. Bazılarımız farkından olmadan hala kürt davasına zararlı olan ve bizleri birbirimize düşman yapan sömürgecilerin ve işini kolaylaştıran politikalara hizmet ediyoruz. Bunlar Kürtlerin birliğine darbe vuran davranışlardır. Alternatif oluşturmayı engeleyen davranışlardır. 
Kuzey Kürdistan’da Türklerin yarattığı tahribatı asgariye indirmek ve asimilasyonu önlemek için bu örgütler çıkışlarında Kürt dilini örgüt içersinde kullanılmasını teşvik eden kararları olmadı. Bizlere kolay geldiği için Türkçeyi kullanmaya devam ettik. Çünkü bize daha rahat geliyordu. Bu da Kürt birliğini engeleyen bir durumdu. Kürt dilini ve kültürünü teşvik etmeyen ve geliştirmeyen bir örgüt ve partinin, Kürt birliğini sağlaması imkansızdır. Çünkü ortada Kürtlük adına bir bir bilinç yoktu. Kürtler için Kürtçe yazılmayan, okunmayan ve düşünülmeyen bir teorinin Kürdistan ulusal mücadelesi açısından fazla bir değeri yoktur. Bu davraniş biçimi düşmanın asimilasyon politikasına hizmettir. Farkında olmadan asimilasyona hizmet ettik. Bunu engelemenin tek yolu, kürdistan’lı bütün parti, örgüt, dernek, vakıf, kitapevi; mahkeme savunmalarında; sosyal medyada, yani toplumun her alanında Türkçenin kulanılmaması kararı alınmalıdır. 20 Kürt biraraya geldiği zaman aralarında bir Türk varsa onun için hepsi Türkçe konuşmaya başlıyorlar. Eğer bazı Türklerin dediği gibi biz kardeş idiysek, o zaman o Türkünde Kürtçe öğrenmesi gerekiyordu. Türkler Kürtçeyi öğrenmedikleri gibi birçoğu Kürt diline hakaret edip dil olmadığını söylüyorlar. Türkçenin kullanmaması kararı, Kürtlerin Kürtçeyi öğrenmelerine katkı sağlayacaktır. Aynı zamanda Kürtlerin birbirlerini anlamaları ve birlik sağlamaları için önemli bir adım olacaktır. 1990’larda sonra bazı örgüt ve bireylerin bu konuda yaralı ve değerli çalışmalar yaptıklarını altını çizmek gerekiyor.  Kürtçe’ye tam hakim olamadığımdan, böyle bir yazıyı Türkçe yazmak bile bana utanç veriyor. 
PKK çıkışında başlatığı gerila savaşı Kürt halkının moralini yükselttiği için, binlerce insanın gerilaya katılmasını sağladığı bir gerçek. Hatta binlerce Küt aydını bu harekete destek verdiler. 1990’ların sonlarında PKK‘nın Kürdistan’ın bağımsızlığından vazgeçmesi sonucu Kürt halkı demoralize oldu. Destek veren aydınların çoğu hayal kırıklığına uğrayıp desteklerini çektiler. Bu politikadan dolayı ayrılan binlerce üye ve gerilla ya Avrupa’ya sığındılar yada sömürgeciler tarafından tutuklanıp işkenceden geçirilip cezaevlerine konuldular veya hunharca infaz edildiler. Çünkü sığınacakları başka bir yer yoktu. Alternatifsizlik her zaman kötüdür. İnsanların tek bir modele muhtaç bırakılması, başka bir modeli seçme hakkının bulunmaması tek tip insan yaratan toplumlara aittir. insanlara daha çok yarar sağlayacak modelerle tanışması önlendiği zaman, insanlar, önlerine konulan sisteme körü körüne bağlanıyorlar. Bunu farkettiği an, eğer önünde başka bir model yoksa, ya sesini kesip yerine oturuyor veya sistemden kaçarak kendine bir sığınak arıyor. Toplumsal alanda alternatif yaratma, örneğin siyasal, ekonomik ve medya gibi önemli alanlarda boşluğu doldurma görevini görüyor. Alternatifsizlik toplumda her zaman büyük bir dezavantajdır. Bugün Kuzey Kürdistan’da PKK, HDP ve Kemalist Türk Solu ve Türk devleti Kürtlerin önüne „Türkleşme Modelini“ koymuşlar. Fakat Kürtler buna alternatif olabilecek bir „Kürtleşme Modelini“ koyamamaları, alternatifsizlikten kaynaklanıyor. Sadece Sosyal medyada tartışmak, küfür etmek ve bağırıp çağırmakla alternatif oluşmuyor. Pratik adım atmak gerekiyor. Kürtleri tamamen asimile ederek Türk faşist devlet sistemine entegre etme projesi olan „Türkleşme Modelini“ boşa çıkarmanın tek yolu birlik olmaktır. Birlik olmadan alternatif çıkmaz. 1970’lerden sonra Kürtler, Türk Solu hareketiyle ilişkilerini kopardılar. Ayrı örgütlemeyi ve bağımsızlığı önlerine koydular. Fakat ne yazık ki bugün Kürtleri yeniden Türk soluna ve dolayısıyla sisteme yamama girişimleriyle karşı karşıyayız. 
Türk devletinin ve PKK’nın, yeni ve toparlayıcı bir alternatif hareketin çıkması önünde engel teşkil ettiklerini hesaba katmak gerekiyor. Ayrıca Tük devletinin yıllarca gerilaya karşı verdiği savaşta büyük bir tecrübe kazandı. Savaş teknolojinin  olabiliğince gerillaya ve Kürt halkına karşı kulanıyor. Fakat sadece bunların engeliyle alternatifsizliği açıklamak oldukça zor. Ayrıca kendi politikasını sadece PKK’nın eleştirisi üzerinde kuran bir parti veya örgütün başarı şansı yok. Çünkü böyle bir politika halk içinde inandırıcılığı yok. Kim güçlüyse, kim televizyon ve basın yolu ile halkı etkileyebiliyorsa, kim sahadaysa halk onu ciddiye alıyor. Geri kalanı kimse ne duyuyor nede muhatab alıyor. Demek ki ortada bir eksiklik var. Oda sahada olana rakip olmaktır. Yani alternatif güç yaratmakdır. İşte o zaman halk seni ciddiye alır. Ayrıca PKK’nın bu kadar hatta yapmasının ve kürt toplumuna baskı uygulamasının bir sebebide alternatifsizliktir. İstediği gibi halka davranıyor. İstediği politikayı halkın önüne koyuyor. Alternatif olsaydı, arada rekabet olurdu ve PKK kendisine çeki düzen verirdi. Çünkü hatta yapana halk destek vermez. Alternatif yaratma, aynı zamanda demokratik bir sistemi topluma yerleştirmektir. Değişik seslerin olmadığı toplumlarda diktatörlük vardır. Alternatif çıkarma konusunda bir manipulasyon olduğu gerçek. Kuzey’de alternatifsizlik sadece PKK’nın engelemelerine bağlamak yanlıştır. Kararlı ve şartları iyi değerlendiren bir grubun çıkışına halk destek verdiği zaman, onu önlemek olanaksızdır.  Fakat beş kürdü biraraya getirmekten zorlanıyorsak, bu konuda bir sorun var demektir. Bir örnek verirsek:
1980’den günümüze kadar Kürt örgüt ve partilerin birlik girişimleri başarılı olamadı. 1990’lardan kurulan PYSK (Partiya Yekîtîya Sosyalista Kurdistan) eski beş örgütün oluşturdukları bir birlikti. Kürdistan’da büyük bir heyecan yarattı. Kuzey Kürdistan’da ihtiyaç duyulduğundan ve şartlar zorladığından PYSK kurulmuştu. 1980 öncesi kurulan ve 12 Eylül darbesinden sonra geri çekilen, marjinaleşip küçülen bu yapıların birliği her olumsuzluğa rağmen büyük bir başarıydı. Bu tarihsel birliğin yaşaması Kürdistan devriminin yararına olacaktı. Bu birliği oluşturan örgütler kendilerini resmen feshetmelerine rağmen, PYSK içinde eski grupçu yapılarını kuruma mücadelesi içersine girdiler. Bu tür girişimler birleşik bir yapıyı oluşturmak ve partileşmeyi rayına oturtmak önünde engel oluşturdu.Ayak oyunları, hizipçilik, koltuk sevdası girişimleri sonucu PYSK dağıldı ve bu gruplar eski yapılarında geri döndüler. PYSK’nin dağılmasıyla Kuzey’de büyük bir olanak kaybedildi. Böyle bir birliğin bir daha sağlam temeller üzerinde ne zaman kurulur, zaman gösterecektir. 
Şu gerçeğede parmak basmak gerekiyor. 1975’lerden günümüze kadar Kürt halkının PKK’ya verdiği destek, Kuzey Kürdistan tarihinde örneğine az rastlanır. Fakat yanlış politikalar sonucu Kürt halkı öyle bir seviyeye getirildi ki, bugün önüne konular „Türkleşme modeline“ halkın bir kesimi kabul etmeye bile razıdır. İşte burada alternatif yaratmanın en önemli görevi bu kesime yaniden moral vermek ve böyle bir projeye olan desteklerini çekmelerini sağlamaktır.


Bugün binlerce Kuzey Kürdistan’lı aydın demokrat yurtsever, Avrupa’da Türkiye’de, Güney Kürdistan’da bazıları kendi çabalarıyla politik alan belli bir uğraş veriyorlar. Buna saygı duymak gerekiyor. Fakat Örgütlü çalışmaya gelmiyorlar. Çoğuda Kuzey  Kürdistan’da eski parti ve örgütler içinde faaliyet yürütmüş olan şahsiyetlerdir. Bazılarıda oturmuş politikanın yanından bile geçmiyorlar. Bugün Kuzey Kürdistan’da, bağımsızlık için Kürtlerin bir örgütlülüğe ihtiyaç duyması kadar gerekli bir şey yoktur. Sosyal medyadaki tartışmalara baktığımızda, bu örgütsüz aydınların arasında geçen tartışmalar ve verdikleri perspektifler çok değerlidir. Ne yazık ki bu değerli görüşler teorik tartışmaların dışına çıkmıyor. Bu görüşlerin pratiğe geçmesi için örgütlülük şarttır. En kötü örgütlülük bile örgütsüzlükten daha iyidir. Dağınık görüşlerin ve değerlerin biraraya getirilmesi ile birlik sağlanır ve sağlam bir örgütlülük kurulur. Sonbahar yaprakları gibi solarak düşen insanların birlik oluşturmaları mümkün değil. Dağınık ve örgütsüz olan bu kitlenin, hali hazırda varlıklarrını sürdüren ve marjinaleşmiş örgüt ve partilere güvenleri kalmamış veya bunların tarihsel misyonlarını tamamlamıştır eleştirileri olabilir. O zaman yeni ve bütün Kürt muhalefetini temsil eden bir insiyatif, cephe veya herhangi bir isim altında bir birlik yeniden oluşturabilirler. Bu eleştiri sadece örgütsüz kürt aydın ve şahsiyetleri için değil, hala varlıklarını küçük gruplar halinde devam ettiren eski parti ve örgütler içinde geçerlidir. Çünkü hepside atıl durumdadırlar ve eriyorlar. Doğada hareketsiz halde olan herşey pas tutuyor, çürüyor ve eriyip doğaya karışıyor. Böyle bir durumda en iyi çözüm “Birlikten kuvvet doğar” şiarıyla birbirlerine destek vermeleridir. Bunu yurt dışında yaşayan Diaspora Kürtleri, Türkiye’de yaşayan Kürt azınlığı ve Kuzey Kürdistan’da temeli atılabilir. Eski örgüt yapılarıda örgüt çıkarlarını bir kenara bırakarak bu birliğe destek vermelidirler. Kuzey Kürdistan’daki parti ve örgütlerin bu konuda başarılı oldukları söylenemez. Örneğin İran’da rejime karşı savaşan dört partinin “Navendî Hewkarîy Hîzbekanî Kurdistanî Êran” (İran Kürdistan Partileri İşbirliği Merkezi) isimli bir yapı var. Kuzey Kürdistan’lı örgüt ve partiler böyle bir yapıyla aralarında işbirliği yapabilirler. Kürtlerin birliği olmadan, dünyanın en mükemmel örgütünüde kurulsa yenilği kaçınılmazdır. 
Kürtler birlik sorununa taktiksel ve prağmatik olarak değil, stratejik bir hedef olarak önlerine koymadıkları sürece, gerçek bir birlik sağlanamaz. Burada çıkacak bir birlik PKK’ya karşı bir birlik değil, sömürgecilere karşı olan ve Kürdistan’ın bağımsızlığını hedefleyen bir birlik olmalıdır. PKK’nın birliğe bakış açısı bellidir. PKK’nın tekçi zihniyeti Kürt davasına zarar vermektedir. Kendisi dışındaki kürdistani güçlere karşı baskı uygulamak demokratik zeminden kaymadır, kürtlerin birliğine ve bütünlüğüne hizmet etmez. PKK’nın yıllardır dile getirdiği “Kürt Konferansı” Kürtlerin birliğine hangi açıdan hizmet edeceği şüphelidir. Çünkü Kürdistan’ın bağimsızlığını reddeden, Kürdistan’ın bayrağını tanımayan ve önüne “Türkleşme Modelini” koyan bir partinin nasıl birlik oluşturacağı tartışma götürüyor. 
Güney Kürdistan’da referandum, Kürtlerin birliği için bir sınav niteliğindeydi. Eksik yönleri vardı, belki zamanlama açısından acele edildi. Fakat bütün eleştirilerimize rağmen en Kurdi tavır onu desteklememizdi. Eleştiri Kürtlerin iç sorunuydu. Bazı Kürtler düşmanlığa kadar giden tavırlar aldılar. Havadan sudan bahanelerle destek vermedikleri gibi buna karşı propoganda yaptılar. Referandumu desteklemek Barzanici olmak değildir. Referandumu kim önümüze koyduysa, ona destek vermek, Kürtlerin birliğine ve bağımsızlığına hizmet edecektir. Fakat referandumdan sonra Kerkük ve tartışmalı Kürdistan bölgeleri nasıl bir ihanet sonucu Irak devletine teslim edildiğini gördük. Düşmanın eski taktikleri yeniden devreye girdi ve bazı kürtlerin ihaneti sonucu toprakların yarısı düşmanın eline geçti.  Bunu sadece Talabani ailesine bağlamak yanlıştır. Bunu başka bir Kürt grubuda yapabilirdi. Çünkü bu tarihsel bir misyon gibi kürt toplumunun içine işlemiştir. Kütler bu ihanet zehirinden kendilerini kurtarmalıdırlar. 
Kürtler için tarih tekerür mü ediyor acaba? Çünkü Kürt düşmanlarının eski oyunlarını tekrarlayıp başarılı olmaları biraz onu hatırlatıyor. Bugün geçmişte yapılan hataların aynısı tekrarlanıyor. Türkiye devleti PKK’ya saldırırken KDP veYNK sayrediyorlar. Aynı devlet örneğin Bagımsızlık referandumunda sınıra asker yığarak Güney Kürdistan’a saldırmak için hazırlanırken, PKK’nın keyfine giyecek yoktu. Zaten yıllardır Türk devletini provoke ederek Güney Kürdistan’ın işgal edilmesini istiyor. Bununla kendisine bir pay veya bir toprak parçası alacağını düşünüyor. Kürt düşmanları ele geçirdikleri Kürdistan topraklarını asla Kürtlerin himayesine vermezler. PKK bu düşüncesinde yanılıyor. Veyahut Irak devletiyle anlaşarak buradan bir kısmi bir hakimiyet elde etmek ve geri kalan muhalif Kürtleri ülkeden kovmak düşüncesindedir. 
Kobane’de Kürtlerin birliği sayesinde düşmana karşı nasıl zafer kazanıldığını gördük. Kürtlere böyle birlikler lazımdır.
Bu eleştirileri şimdilik samimi davranan küçük bir aydın ve yurtsever grubu dışında fazla ciddiye alınacağını zannetmiyorum. Kürtlerin bir sözü vardır: “Tu bi xwe bêje!” (Sen kendine söyle!) Önemli değil, buna rağmen biz bıkmadan bunları yazmaya devam edeceğiz.

Yeni Yorum yaz

The comment language code.

Restricted HTML

  • Allowed HTML tags: <a href hreflang> <em> <strong> <cite> <blockquote cite> <code> <ul type> <ol start type> <li> <dl> <dt> <dd> <h2 id> <h3 id> <h4 id> <h5 id> <h6 id>
  • Lines and paragraphs break automatically.
  • Web page addresses and email addresses turn into links automatically.
CAPTCHA
This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.

Category