KÜRDISTAN’IN ROJAVA’SINDA GENEL DURUM VE PYD’NIN SINAVI!
Mehmet Müfit - Suriye’deki savaş yeni bir aşamaya kapi aralayarak farkli boyutlar kazanmaktadir. Başinda İran’in bulunduğu «Şii bloku» ile ittifak içinde olan Rusya’nin yönlendirdiği bu savaş, şayet ABD ve muttefiklerinin yeni bir hamlesi gündeme gelmezse, kanli Başar kliğinin daha bir dönem iktidarda kalmasini sağlayacaktir.
Güçler ilişkisi ve dengelerinde değişikliğe yol açacak olan bu durumu iyi gözlemlemek ve iyi anlamak gerekiyor. Savaşan bütün güçler, siyasetlerinde değişikliklere gideceklerdir. Rusya ve müttefikleri, yürüttükleri imha savaşiyla askeri planda «islami muhalefeti» ve destekçilerine geri adim attirmayi başardilar. Türk devleti, Batinin güvenilmez «müttefiği» konumunda Suriye’ye ilişkin tecrit olmamak için Rusya ile dirsek temasini sürdürmektedir ve Kürdistan ulusal kurtuluş hareketini engellemek için her şeyini satmaya hazirdir. Saudi Arabistan ve temsil ettiği «sunni blok»ise simdilik gelişmeleri geriden izlemek konumunda kalmaktadir.
Rojava Kürtlerini bekliyen asil sinav şimdi başliyor; Başar el-Esat kliğinin kendisine karşi olan muhalefeti büyük kanlar dökerek bastirmakta olduğunu haber veren «Halep savaşi» sonrasinda, ayaği yer tutar tutmaz Rojava Kürdistan’ina yöneleceğini tahmin etmek için «muneccim» olmaya gerek yoktur. Bu bakima, Da’eş’e karşi Rojava Kürtlerinin yürüttükleri ve bütün dünyanin saygisini kazanan kahramanca savaşin ikincisine hazirlikli olmak gerekiyor. Kendi ülkesini yerle bir ederek halkini büyük katliamlardan geçiren bir gruhun Kürtlere karşi dahada acimasiz davranacaği açiktir. Üstelik bunun için, Türk devletinin gönüllü cellatliğini da yanina almaktan çekinmeyecektir.
Bu durumda ne yapilmalidir?
Şimdiye kadar, öyle yada böyle işleri nisbeten «rast giden» Rojava Kürtleri, Bati dünyasiyla özellikle ABD ile ilişkilerini, kazanimlarin korunmasi ve güvenliğini sağlamlaştirmak için bir üst aşamaya çikarmaya çalişmalidir. Muazzam eşitsiz ilişkiler sözkonusudur ama Bati koalisyonunun Suriye’de dayanacaği ve güvenebileceği örgütlü tek tutarli güç de Kürtlerdir. Rojava Kürdistan’in elini bu durum güçlendirmektedir ve zaten başka bir seçenegi de yok gibidir. Yani karşilikli çikarlar ayni mecrada yol almaktadir. Önemli olan, hata yapmadan bu durumdan, öyle sanildiği gibi kolay olmayacaği bilinciyle hareket edip yararlanma becerisini gösterebilmektir.
Bu ilişkiler ayni zamanda, Rojava Kürdistan’ini Türk devletinin kirli emellerine karşi koruma kalkani görevini de görmektedir. Ne var ki, yapilacak her hangi bir hata çok pahaliya mal olabilir; bir eli Bati koalisyon güçlerinde bir elide Başar el-Esad kliğinde olarak yürünemeyeceğini önceden bilmek gerekiyor. Asil ulusal kurtuluş savaşi bundan sonra, ya Şam’daki kliğe karşi yürütülecektir yada ulusal taleplerden vazgeçilecektir. Oysaki, Rojava’nin esas olarak işgalden kurtarilmiş haliyle artik geriye dönülmez bir aşamaya gelinmiştir, geriye adim atilamaz. Gerçi Suriye’de gelişmelerin daha ne sonuçlar doğuracaği belli değildir; Başar el-Esad kliğiyle savaşa tutuşmak eğer kaçinilmaz bir hale gelirse düşünülebilir, aksi taktirde Türk devletinin doğrudan tehlikesi dizginlenmediği müddetçe, «savaştan kaçinmak» siyasetini izlemek daha mantikli olacaktir.
Rojava Kürdistan’inda devletleşmeye doğru evrilen ve gittikçe gelişen «de fakto» bir otorite var. O bakima, bu aşamadan sonra PKK’nin devletleşmeye ve «ulus-devlet»e karşi bayatlamiş diskurlarini tekrarlamanin hiç bir manasi ve kiymeti harbiyesi yoktur. Her şeyden önce bu diskurlar fiili pratikle uyuşmuyor, tezat oluşturuyor; «kanton» siyaseti aşilarak «federasyon» talep edilmektedir. Bu dahada ileri bir siyasettir. Var olan gerçeklikten dolayi, PYD yöneticilerinin her firsatta oldukça çelişkili, realiteden uzak, hatta inkarci açiklamalari ve çikişlari oldukça yanliş olmasina rağmen bunu esas alip Rojava’ya verilmesi gereken destekten geri kalinamaz. Sonuçta pratik icraat belirleyicidir. Ben kendi payima yanliş ve rahatsiz edici bu tür açiklamalara fazla önem verilmemesi gerektiğini düşünüyorum.
Tarihten öğrenme
PYD önderlerinin bilinen söz konusu açiklamalarini, Salahattin Eyubî döneminde Kürt Mirlerinin izledikleri siyasete benzetiyorum. Son derece öğretici olduğunu düşündüğümden dolayi bu örneği paylaşmak istiyorum.
Bilindiği gibi, Iran ve Kürdistan’i işgal eden Selçuklu Türklerin Musul’daki artiklarindan, güney Kürdistan’in önemli bir kismi, Mardin bölgesi ve Suriye’yi kapsayan cografyada «Zengi» isimli bir Türk 1127 yilinda otonom bir hanedanlik kurmuştu. Daha sonralari bağimsiz bir devlete dönüşmesine karşin Salahattin Eyubî tarafindan varliğina son verildi. Çikarmamiz gereken ders, Salahattin’in, «Zengi» diye bilinen Türkler ve sultanlari «Nurettin» ile olan ilişkileriyle ilintilidir.
Türk sultani Nurettin, Misir’i işgal edip kendi topraklarina katmasi için başinda Salahattin’in babasi Eyub ve amcasi Şerko’nun bulunduğu ordusunu gönderir. Misir işgal edilerek sultan adina Kürtler tarafindan yönetilir. Ne var ki; Türk sultani Nurettin, Kürt Mirlerine güvenmediğinden dolayi Misir’a saldirmak istiyor. Kürtler, henüz güç olarak zayif ve yabanci bir ülkede olduklarindan çatişmayi göze almazlar. Öncelikle, Türk sultanindan gelebilecek bir saldiri ihtimali karşisinda savunmaya uygun siğinabilecekleri bir yer ararlar ve Yemen’i bunun için işgal ederler. Ardindan, Nurettin’e bağlilik hudbelerini camilerde okuturlar ve sultana bağlilik mektubuyla birlikte kendisine kiymetli hediyeler gönderirler. Türk sultani yinede güvenmez Kürtlere ve bir kaç sene sonra yeni saldiri planlarina girişir. Salahattin ve diğer Kürt Mirleri, yine kendisine büyük hediyeler ve bağlilik mektubu gönderirler ve camilerde hudbe okutarak onu oyalama siyasetini güderler. Bu arada, Nurettin’e baş kaldiran bir çok bölgedeki isyanlari bastirmak için her seferinde ondan para ve silah alirlar. Bir müddet sonra Türk sultani Nurettin’in parasi ve silahlariyla güçlenen Salahattin ve şurekasi, Suriye seferine çikarak Şam şehrini ele geçirirler ama yinede Türk sultanina bağliliklarini ilan etmekten geri kalmazlar. Akabinde, ilk firsatta Halep şehrinide alarak Musul üzerine yürüyerek Zengi Türklerinin iktidarlarina son verirler. Salahattin Eyubî ve kendisiyle beraber hareket eden diger Kürt Mirleri, Türk sultaninin askeri, parasi ve silahlariyla kendisini devirmişlerdir. Siyaset ayni zamanda budur.
«Siyaset sabrin okuludur». Bu bakima, PYD yöneticilerinin ikide bir Şam’daki El-Esad kliğine ilişkin yaptiklari açiklamalari değerlendirmemizde esas almamaliyiz. Yukarida belirttiğim gibi, diskurlarinin ve açiklamalarinin içeriği sondere yanliştir ve Kürdistanî olmakla bagdaşmiyor. İster bilinçli yada şuursuzca olsun söylevlerinin fazla bir önemi olduğunu düşünmüyorum. İcraatlari önemlidir; askeri ve siyasi güç olmalari ve işgali kirmalari iyi bir gelişme olmakla birlikte, söz ve düşünce özgürlüğünü yasaklamalari, diğer siyasi örgüt ve partilerin varliklarini tanimamalari ise son derece büyük hatayi oluşturmaktadir. Ulusal kurtuluş hareketinin demokratik yani hiçe sayilmaktadir. Ne var ki, her şey bir tek çizgi üzerinde yürümüyor. Bundan dolayi, ulusal dava için sürdürülen savaş desteklenmelidir ama anti demokratik yani ise eleştirilmelidir. Söyleyeceğim şudur ki, Rojava Kürdistan’inda bir takim yöneticilerin absurd konuşmalarina dayanip ulusal kurtuluş hareketini mahkum etmek son derece kolay olacaktir. Rojava’da hakim olan siyasetin gösterdiği zaaflarin başinda PKK’den kalan alişkanliklar geliyor.
Somut öneri
Rojava Kürdistan’inda, bütün Kürt halkinin katildiği bir ulusal kurtuluş hareketi yürütülmektedir. Tekrarlarsak, çelişkili olmasina, düşünce özgürlüğü ve demokrasiyi tanimayan siyasi hatalarina rağmen bu hareket desteklenmelidir. Geniş uluslararasi askeri desteğe sahip olan bu hareket, gittikçe devletleşmeye doğru adim atmaktadir. Fakat, iki ciddi celişkiye ve siyasi hataya sahiptir «Rojava» Kürtlerinin hakim olan kesimi; birincisi, demokrasi konusunda ciddi zayifliklar göstermesidir. İkincisi ise, kendi halkina bile kan kusturan Şam rejimiyle olan ilişkileridir. Gerçi bu ilişkiler, Kürdistan’i, rejim tarafindan katliamlardan geçirilmesini engeleyerek yikimlardan kurtarmiştir. İşin bu yanini da görmek gerekiyor.
Ne var ki; ulusal kurtuluş hareketi iki yönlü bir siyasete sahip olmak zorundadir: Da’eş’e karşi direnmesi ve Kürdistan’in onlardan temizlenmesi sadece işin bir yanini oluşturuyor. İkinci yan ise, Şam rejimine karşi günü geldimi ulusal kurtuluş hareketine devam etmesi olacaktir. Suriye’deki savaşin nereye evrileceği daha belli değildir. O bakima «Rojava» Kürtleri son derece ihtiyatli olmak zorundadirlar; hem Da’eş’a karşi -ki bu savaş, Türk devletinin Kürdistan ulusal kurtuluş hareketine ve Kürt halkina karşi savaşidir- hem de Şam rejimine karşi iki cephede savaşamazlar. Savaştan olasi bir çikiş, bir takim bölge devletlerine ve bilhassa uluslararasi güçlerin bu savaşi nasil sonlandiracaklarina bağlidir.
Bu süreçte, «Rojava» Kürtlerinin, ileride Güney Kürdistan’da olduğu gibi olasi iç çatişmalar ve bölünmeler yaşamamasi için yeni bir siyaset oluşturmalari gerekiyor. Birincisi, bütün siyasi oluşumlarin varliğini taniyarak demokratik davranmalidir. Söz ve ifade özgürlüğünü kanunlaştirmalidir. Akabinden, «Rojava Peşmergesi» diye taninan askeri oluşuma kapilari açarak YPK güçlerine katilmasi ve entegre edilmesi sağlamalidir yada ortak yeni bir askeri oluşuma gidilmelidir. «Rojava» Kürtlerinin çikiş yolu ve selameti buradan geçmektedir. Kürtlerin bilinen acili tarihi hatalari Rojava’da tekrarlanmasina izin verilmemelidir. Bir tek ordu yaratilmazsa şayet, her iki taraf da başkalarinin özelliklede düşman devletlerin her türlü manipulasyonlarina uğrayabilirler. Kullanilmalari ve Kürtlerin birbirlerine karşi savaştirilmalari olasiklarina karşi şimdi, yarin çok geç oladan bu gün tedbirler alinmalidir. Birleştirici devrimci siyasetler yaratilmali ve uygulanmalidir.
Muhtemel gelişmelerden Kürdistan’in payina ne düşebilir?
Ortadoğu tarihi bizlere göstermiştir ki, son derece kaygan ve güvenilmez zemin ortaminda kurulan ve geliştirilen ilişkiler kalici değildir. Yarinin ne olacağini hiç kimse bilemez. Fakat, Irak’ta olduğu gibi Suriye’de de artik geriye dönülemez; fiili olarak bu ülke bölünmüştür. Rojava Kürdistan’i işgalden esas olarak kurtulmuştur. Ve büyük ihtimalle, büyük güçlerin müdahaleleri sonucu Suriye federasyonu kurulacaktir. Bunun önündeki tek engel sadece Başar el-Esad kiliği değildir; İran ve özellikle Türk devlet faktörü en büyük engeldir. Son derece dikkatli ve aceleye getirilmeyen sabirli bir siyaset izlenmelidir. Bundan dolayi, «Bati koalisyonu», bilhassa ABD ile olan ilskiler ihtiyatla sürdürülmelidir. Büyük çikarlar ve antlaşmalar için her an yalniz kalinabileceği de hesaplanmalidir. Bu bakima, Rojava Kürdistan’inda sağlam durmak için en önemli gelişme, ulusal birliğin gerçekleşmesi olacağindan öncelikle bunun gerçekleşmesi sağlanmalidir. 10.12.2016
Mehmet Müfit