Türkiye’nin NATO’dan destek talebi 

Çiya Artos - NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg ‘Türkiye’nin talebi üzerine NATO’nun acil durum toplantısı düzenleyeceğini’ duyurdu. Stoltenberg toplantının, NATO Anlaşması’nın dördüncü maddesi kapsamında yapılacağını belirtti.
NATO Anlaşması’nın dördüncü maddesi, üye ülkelerden birinin ‘toprak bütünlüğü, siyasi bağımsızlığı ya da güvenliğinin tehdit edildiği düşünüldüğünde’, tüm tarafların danışmalarda  bulunmasını öngörüyor.
NATO yıllardır işgalci Türk devletinin bölgedeki saldırganlığının ve Kürtlere karşı yaptığı katlimaların birer ortağı olduğu açıktır. Başkalarının toprağını işgal eden Türkiye’dir. NATO’nun dördöncü maddesi Türkiye’nin işgal hareketleri için mi düzenlenmiş? Türkiye NATO’ya dayanarak yıllardır Kürtlerin vatanını işgal altından bulunduruyor, öldürüyor, sürgün ediyor ve Kürdistan’ı talan ediyor. Türk işgalcileri Rojava’yı işgal edip, kimyasal silah kullanırken sesi çıkmayan NATO, simdi Türkiye’nin İdlib işgalinde kendisine destek mi olacak? Aslında Trump yönetimi, Almanya ve NATO Genel Sekreteri Stolteberg Erdoğan’ın yardımına koşmaya hazırdırlar. Ancak NATO ortaklarının çoğu buna karşı olduklarından, NATO’nun Türkiye’ye yardım edeceğini sanmıyorum. Daha önce Rus uçağını düşürerek NATO’yu (İŞİD’e yardım için) savaşa sürüklemek istedi. Türkiye bu desteği bulamadığından gidip Putin’den özür dilemişti. Şimdi Suriye rejimi ve Ruslarla karşı karşıya gelen ve köşeye sıkışan Türkiye işgalcileri, yeniden NATO’dan destek istemektedirler. Aslında Türkiye devletinin bugüne kadar ayakta kalmasının esas nedeni NATO’ya olan üyeliğidir. 
Erdoğan’ın Ruslarla, Batılılar arasında yürütüğü denge politikası çöktü. Suriye’de islamcı teröristlerin hamisi olan Türkiye, aslında son yıllarda pratikte bir NATO üyesi değildir. Sadece yararlanmak amacıyla için kağıt üzerinde üyeliği silinmeyen NATO’nun bir savaş piyonudur. Suriye’de iç savaşı tetikleyen, binlerce insanın öldürülmesinde rolü olan, Rojava Kürdistan’ında kimyasal silah kullanan Türkiye’nin Uluslararası lahey mahkemesinde sanık sandalyesinde oturması gerekirken, bölgede çıkardığı yangını söndürmeye NATO’yu çağırması ikiyüzlülüğün başka bir adıdır. 
İdlib’deki son çatışmalarda 100’lerce asker kaybedince ve Rus’lara karşı birşey yapamayacağını anlayınca, yine ABD’nin ve Avrupalıların kapısını çaldı. Bu defada „Hey Amerika, hey Avrupa değil de, Ruslara karşı ‚Putine dedim, sizin İdlib’de ne işiniz var?“ diyerek insanların nabzını anti Rus şeklinde değiştirmek istiyor. Bu sahte politika ile Batılıların desteğini alacağını zannediyor. Umduğu desteği bulamayacağını bildiğinden, binlerce mülteciyi kendi politikasına alet etmek amacıyla sınırlarını açtı. Kendisinin organize ettiği otobüslerle mültecileri Yunan sınırına biriktirerek onları Avrupa’ya karşı bir baskı aracı olarak kullanmak ve onların yaşamları üzerine politikasını düzenlemek istemektedir. Gerekli desteği almasa bile iflas eden ekonomisine katkı sağlamak için Avrupalılardan biraz para koparabilir. Avrupa’da ve dünya’da insanların % 90’ı, Suriye politikasında Türklere yardım edecek bir neden olmadığı düşünüyorlar. Çünkü herkes, Türkiye sömürgeci devletinin esas problemini biliyor: Rojava’da Kürdistan’ında Kürtlerin topraklarını işgal etmek, Kürtleri sürmek veya katliamdan geçirmek, Güney Kürdistan’ı işgal etmek, Kuzey Kürdistan’da Ermenilere uyguladığı gibi, Kürtleri büyük bir katliamı gerçekleştirmek istemektedir. Fakat Zo zo’lara uyguladığı katliamı, Lo lo’lara uygulaması öyle kolay değil. Türkiye artık kurguladığı oyunun son sahnesini oynuyor.  İŞİD ve El Kaida hamisi kesilmenin faturasını ağır ödeyecek.
Türkiye devleti dünya’dan yalnızlaştı. Bu politika böyle devam ederse, Kürtlerin yararına büyük değişiklikler olabilir. Çünkü savaş çıkması durumunda eski defterlerde açılacak, Antakya ve İskederun’un Suriye’ye devredilmesi gündeme gelecektir. 1939 yılında Antakya’da yapılan hileli referandum sonucunu, Suriye devleti hiç bir zaman kabul etmedi. Böyle bir sonuç, 1923’teki Lozan Anlaşması’nında iptalini beraberinde getirecektir. 
Adar 2020