Skip to main content
Dema xwendinê
xulek
te xwendî ye.

Türkiye’nin Mülteci politikası ve Rojava’da temizlik hareketi niyeti

Pşm , 10/03/2019 - 20:25
Şîrove

Çiya Artos - Suriye’de iç savaş çıkartıp milyonlarca Suriye‘li vatandaşı göç yollarına düşüren Türkiye devleti, Esat Yönetimini düşüremeyince, şimdi onları geri göndermek için yeni düzenlemeler yapıyor. İlk dönemlerde onlara vatandaşlık vermeğe, hatta Hendek Savaşından sonra Kürtlerin boşalttığı Kuzey Kürdistan’ın bazı alanlarına yerleştirerek demoğrafik yapıyı değiştirmek isteyen Türkiye, Suriye’de iç savaşında desteklediği islamcı çetelerin başarısız olması üzerine, Suriyelileri kendisi için bir tehdit olarak görmeye başladı. 
Geçen haftalarda binlerce Suriye’li mülteciyi Metropolerden otobüslerle Suriye ve Rojava sınıra taşımadaki hedef, Güvenli bölge denilen Batı Kürdistan topraklarına yerleştirmek istemesiydi. Bu konuda, „En az bir veya iki milyon Suriyeli mültecinin yerleştirilmesini amaçladıklarını, gerekirse bu bölgede yeni kentler kurulabileceği“ kaydeden Erdoğan, bu konuda hem Avrupa’lılardan yardım istedi, hemde mültecilere kapıları açabileceğini belirterek onları tehdit etti. Daha önce mülteciler için AB’inden 6 milyar Euro alan Türkiye’nin, bu paraları nereye harcadığı meçhul. Çünkü Suriyeli mülteciler perişan bir haldedirler. Çöplükten ekmek arayan, ucuz işgücü olarak çalıştırılan ve fuhuşa  teşvik edilen bu mültecilerin üzerinde bir zamanlar fakirlik edebiyatı politikası yapan Türkiye devletinin, Avrupa’dan para almak için atacak fazla zarıda kalmadı. Gerçi hala „kapıları açarım“ diye tehdit ediyor, fakat Balkan devletleri sınırları kapattılar.  
AB’i hala Türkiye’deki mülteciler konusunda kuşkuludurlar. Türkiye’nin „Geri Kabul Antlaşmasından“ çekilme tehdidi onlarda belli bir korkuya neden olmaktadır. Fakat şuda bir gerçektir ki, AB içersinde yer alan devletlerde aşırı sağ ve faşist partilerin yükselişi „Göçmenler „ politikasınından dolayı gerçekleşiyor. Avrupa‘ya gelen bazı mültecilerin, siyasal ve sosyal bir kültürden yoksun olduklarrından, öldürme, tecavüz, hırsızlık, soygun gibi olaylara katılmalarını, sağcı partiler kendi leylerine çevirmelerine yol açtı. Bu partilerin hedefinde bütün mülteciler var. Bunların göçmenlere yönelik aşırı açıklamalarının hedefinde Türkiye’de var. Bunlar Türkiye’nin AB’ine değil üyelik statüsü, üyelik görüşmelerinin yapılmasına bile karşıdırlar. Türkiye mülteciler kapılarını Avrupa’ya açsa bile çok fazla mülteci Avrupa’ya giremez. Suriye devleti geri alsa bile çoğu korkudan gidemez. Mülteciler gittikleri yerlerden kolay kolay geri dönmezler. Suriyeli mülteciler bugüne kadar Türkiye’de 500.000 çocuk doğurmuşlar. 700.000 çocuk okullara gidiyor, 1,5 milyonu çalışıyor. Türk devletinin geri gönderme istemi öyle kolay değil. Güvenli bölge dedikleri alan Firat Nehrinin doğusunda yer almaktadır. Bölgenin yarı çöl olması, mülteciler için ilgi çekici bir yer değildir. 
Peki Avrupa yolu kapalıysa, Türkiye Suriyeli mültecileri nereye gönderecek? Türkiye devleti, Suriyeli mültecileri „Güvenli bölge“ dedikleri Rojava Kürdistan’ına yerleştirerek, İŞİD, El Kaida ve ÖSO gibi Kürt düşmanı teröristleri onların başına yönetici atayarak, orada bir nevi terör Sünni terör devleti kurmak istemektedir. Aslında Suriyeli mültecilerin nereye yerleştirilmesi Avrupa’nın umurunda bile değil, yeterki onların ülkelerinde uzak dursun. Fakat orada bir terör devletinin kurulması Avrupalıları dahada endişelendirmektedir. Avrupalılar, Erdoğan’ın ve Türk devletini niyetini iyi biliyorlar. O yüzden Erdoğan’ın BM’lerde gösterdiği „Güvenli Bölge“ haritası’nın kabul edilmesi uzak bir ihtimal. Erdoğan BM’de sov yaptı. Sömürgeci Türk devletinin amacı, parçalanmış iki Kürdistan parçası arasında sunni bir devlet yaratarak, Kürdistan’ın demoğrafik yapısını tamamen değiştirmek ve Kürtleri yurtlarından kovmaktır. Basına yansıyan haberlere göre, „140 köyde 140 bin konut. Her bir ilçede 6 bin konut, 10 ilçede 60 bin konut olmak üzere toplam 200 bin konut yabancı fonlarla oluşturulacak. 1 milyon kişilik yerleşimin inşaat maliyeti yaklaşık 150 milyar tutuyor. Yerleştirilecek nüfusun 2 milyon olması halinde maliyet de bu oranda artacak.“ 151 milyar liraya mal olacak böyle bir projeyi ne Türkiye bütçesi yeter, nede yabancı yatırımcılar yaparlar. 
Avrupalılar terör devletini destekleyecek kadar aptal değiller.ABD’nin rızası olmadan Avrupa’lılar böyle bir projeyi asla finanse etmezler.Bu projeye destek vermek isteyen Çekya Başbakanı ve Macaristan Başbakanı Orban’da destek verebilirler. Onlar Avrupa’daki mültecilerinde geri gönderilmesini istiyorlar. Buda Türkiye’nin işine gelmiyor. Aslında Türkiye’nin geri kabul anlaşmasına göre, Avrupa’ya giden bütün Suriye’li mültecilerin Türkiye’ye gönderilmesi gerekiyor. Avrupa Konseyinde konuşan Fransa başkanı Macron, „Türkiye’nin mülteciler ve göçmenler konusunu bir baskı aracı olarak kullandığını, bu yönlü baskılara hiçbir zaman boyun eğmeyeceklerini, Türkiye’nin mültecileri kullanıp kendisine Suriye‘de alan açmaya çalışmasını kabul etmeyeceklerini“ belirtti. Yunanistan’ın yeni hükümeti, 2020 sonuna kadar 10 bin mülteciyi Türkiye’ye iade edilmesi kararı aldı. Çünkü Türkiye üç yıl önce AB’i ile yaptığı geri kabul anlaçmasına uymadığı gibi ikide bir onları „mültecilere kapıları açarız“ diye tehdit ediyor.
Erdoğan’ın amacı mülteciler adına biraz daha para koparmaktır. Çünkü Türkiye ekonomisi içinde bulunduğu kaos, böyle bir projeyi gerçekleştirecek düzeyde değil. C ve B planı dedikleri planlarıda Erdoğan’ın MB’lerde yaptığı şovun bir devamıdır. Sağlık personelinin Rojava sınırına askeri harekât için sevketmelerindeki sebep, „Bakın dediğimizi yapmasanız, biz tek taraflı olarak onay almadan buraya saldıracağız“ demek istemektedirler. 
ABD ile Türkiye’nin „Güvenlı Bölge“ anlaşmasının detayları tam olarak açıklamadığı için, Türkiye’nin anlaşmaya rağmen böyle saldırgan davranmasında bazı süpheler mevcuttur. 
1. Türkiye ABD’den daha fazla taviz koparmış olabilir. Bunu adım adım hayata geçirmek için anlaşmış olabilirler. Yani Türkiye’nin dediği, „derinliği 40 Km’lik“ olan bir bölgeyi işgal etmek, gizli bir anlaşma olabilir. Fakat ABD, yapılan „Büvenli Bölge“ anlaşmasından sonrada yüzlerce tırdan oluşan yardımı DSG’ye göndermesi, Türkiye ile değişik bir anlaşma yapma ihtimali zor gibi gözüküyor. 
2. Türkiye, Rusya’nın onayıyla Afrin’de olduğu gibi Kürtlere saldırmak istemektedir. Böylece İdlib sorununuda geçici bir süre ertelemek niyetindedir. 
Türkiye’nin sözde ABD’ye verdiği süre Eylül sonunda doldu. Hürriyet'in Ankara Temsilcisi Hande Fırat, "Suriye'ye girme planının bir süre ertelenebileceğini, yurt dışında değişen politikaların Ankara'yı düşünmeye sevk ettiğini" yazdı. Bunun koru bir gürültü olduğunu ve „ya tutarsa“ politikasının sonucu olduğu ortaya çıktı.
Neden Erdoğan Suriyeli mültecileri Akdeniz, Karadeniz veya İç Anadolu Bölgesine yerleştirmiyor? Buralarda daha iyi İŞİD ve EL Kaida militanı yetiştirebilirler. Burada bütün Suriyeli mültecilerin terörist olduğunu belirtmiyorum. Fakat Türkiye’nin kürt düşmanlığı politikası, onlardan bazılarını etkileyip kürt düşmanlığına yönlendirebiliyor. Kürt paranosına yakalanan Türk devleti kendi mülteci politikasınıda kürtlerin imhası üzerinde şekilendirmek istemektedir. Hangi super devlet Türkiye’nin Kürtlere saldırmasına izin verse, politikasının ibresini oraya doğru  dönüyor. Halbuki pusulanın ibresi hep kuzeyi gösteriyor. Türkiye’nin pusulasıda hep Kütleri gösteriyor. Çünkü Türkiye devletinin pusulası bozulmuş. 
Îlon 2019

Şîroveyeke nû binivisêne

The comment language code.

Restricted HTML

  • Allowed HTML tags: <a href hreflang> <em> <strong> <cite> <blockquote cite> <code> <ul type> <ol start type> <li> <dl> <dt> <dd> <h2 id> <h3 id> <h4 id> <h5 id> <h6 id>
  • Lines and paragraphs break automatically.
  • Web page addresses and email addresses turn into links automatically.
CAPTCHA
This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.

Category