Skip to main content
Dema xwendinê
xulek
te xwendî ye.

Kürtler için Türkiye’de legal çalışma imkanı ve entegrasyon programı?

Şmî, 04/27/2019 - 21:33
Şîrove

Çiya Artos - Öcalan yakaladığı gün devlete hizmet etmeye gönülden razı olduğunu söyledi. Fakat Öcalan’ı sadece kullandı. Devlet Öcalan’ı bırakmak istese bile bırakamaz. TC’nin yıllarca Türk halkına Türk milliyetçiliğini enjekte etmesi sonucu, halk eroin bağımlısı gibi Kürt halkının düşmanı olmuş. Kafası faşist propoganda ile yıkanan milyonlarca insanı bu bağımlılıktan kurtarmak ve tedavi etmek imkansızdır. Çünkü TC’nin öyle bir niyetinin olmadığı gibi bunun dozunu artırmak için her yolu deniyor. Yıllarca halkı, Ermeni, Kürt, Rum v.s düşmanlığı ile eğiten TC, yaratığı bu canavardan yanlış bir adımda kendisini bile kurtaramaz. Bu konuda bir hata yapması, kendi sonunu getirir. Bundan dolayı, Türk sol çevrelerinin yaptığı, „Halkların kardeşliği“ propogandası kürtleri kandırma ve türkleştirme taktiğidir. Kardeşlik eşik haklara sahip olmakla mümkündür. Yani ya Kürtleri bağımsız devlet olması veya eşit temelde iki devletli bir federasyon sonucu olabilir. Bunların olması durumunda bile Türkler ve Kürtler kardeş olmak zorunda değiller. Diyojenin Büyük İskendere dediği gibi  "Gölge etme başka ihsan istemem" Türklerin kardeşlik propogandasına karnımız toktur.
Aslında yıllar önce Öcalan’ın savunduğu „demokratik Cumhuriyet“ projesini, Türkiye devleti kabul edip Öcalan’ı bıraksaydı, legal alanda „Kürtlerin Türkleştirilmesi“ proğramı bugünkünden çok daha ileri bir seviyede olacaktı. TC yaratığı canavardan dolayı ve kendi politikasının „Kürt düşmanlığı“ üzerinde şakilendiğinden dolayı buna bugün bile hazır değil. 1990’larda Kuzey Kürdistan’daki serhıldanlar, Kürt halkının direnişi devleti çok zor duruma sokmuştu. Öcalan’ın yakalanması ve devlet ile çalışması sonucu, Kürdistan’daki bu potansiyeli adım adım yok etme süreci başladı ve hala devam ediyor. Hendek savaşı bunu en acımasız dönemiydi. Bugün cezaevlerindeki açlık grevleri ve intiharlar bunun devamı olup, geri kalan yiğit kürt gençlerinin yokedilmesini hedeflemektedir. Kaldı ki Kürdistan için hiç bir şey istemeyen bir partinin, neden savaştığını ve Kürt gençlerini bir hiç uğruna ölüme sürüklediğini anlamak için, onun asıl hedefinin düşmanın çıkarlarına hizmet edip etmediğine bakmak gerekiyor.
Dünyadaki sınıfsal ve ulusal mücadele biçimlerinde şu kanıtlanmıştır ki, eger bağımsızlık istiyorsan federasyon veya en azından özerklik alırsın. Yoksa PKK gibi „hiçbirşey istemiyoruz, Türkiye’ye demokrasi getirmek istiyoruz“ dersen, kürtçenin okullarda dil dersi olarak okutulma hakkını bile alamasın. Teslim olursan düsman seni kişiliksizleştirir ve sonunda yok eder, direnirsen düşman bile sonunda sana saygı duyar. Fakar 1990’lardan beri Kuzey Kürdistan’da direnişte yaşanan kırılmanın esas nedenleri, sömürgeci Türk devletinin direniş güçlerini adım adım imha etmek  ve HDP ve PKK’nın bunun alt zeminini hazırlayıp geri kalanını entegrasyon programları ile Türkleştirmektir. 
Kürt halkı her dönemde zora düşen Türkiye’nin can simidi olmuştur. Fakat devlet kendini toparladıktan sonra Kürtlere karşı katlimalara başlamıştır. HDP’nin Kürt oylarını kürt düşmanı CHP’ye yönlendirmesinde devlet kazançlı çıkmıştır. AKP’nin, CHP’nin veya MHP’nin kazanması arasında herhangi bir fark yoktur. AKP partiye karşı CHP’yi desteklemek ve bunu savunmak aptallıktır. Bütün devlet partileri kürt düşmanıdırlar. Bazı itiffaklar yapılır, fakat düşmanlarla değil dostlarla yapılır. Türkiye’de seçimler bitti. Hala bazı Kürt çevreler, Kürt düşmanı Atatürkçüleri, Kürt düşmanı AKP’ye karşı büyük şehirlerdeki başarısını bir zafer olarak savunuyorlar. Bütün Türkiyeli partilerin geçmişleri ve bugünü Kürtlere karşı kirlidir. Bu ne anlama geliyor. HDP’nin Türkiye partisi olduğı ve „Tek bayrak, tek dil ve tek vatanı açıkça savunduğu ortadadır. HDP, kendilerine solcu diyen Türk kamalistleri tarafından ele geçililmiş ve kürt davasıyla hiçbir ilişkisi kalmamıştır. Kürt halkının bu konuda duyarlı olması ve bu parti ile arasına mesafe koyması gerekiyor. İktidarı elinde bulunduran AKP’nin HDP yönetici ve üyelerini tutuklaması ve ceza vermesi, onun Kürt partisi olması için bir gerekçe değildir. Amaç HDP içersinde bulunan Kürt yurtseverlerini ya etkisizleştirmektir yada yok etmektir. Çünkü HDP içersinde Kürdistan davasına bağlı binlerce yurtsever vardır. Aynı zamanda bağımsızlığa karşı olan ve türkleşmeyi ve Türk devletini savunan binlece Kürt mevcuttur bu partide. Türkiye sömürgeci devleti, türkleşmeyi savunan, kürtler için hiçbir hak talep etmeyen böyle bir partiye bile tahammül edemiyorsa, kendisini Kürt partisi olarak tanımlayan bir partiye hayat hakkı tanımaz. Bundan dolayı sömürge Kürdistan’da legal çalışma olanaklarından bahsedemeyiz. HDP dışında kalan legal partilerde tabela partileridir ve bu durumdan kolay kola kurtulmayacaklardır. 
Eger Kürtler kendi dillerini bile kullanamıyorlarsa, Kürt partisi olarak Türkiye parlamentosuna girmek, kürtleri kandırmaktan başka birşey değildir. Hele hele Türklerin yönetiği bir partiye legal Kürt partisi demek büyük bir yalandır. Türk marxisti veya devrimcisi bile olsa, Kürt partisinde lider olamaz. Türk solcularının bile eninde sonunda savunacakları Türkiye’nin çıkarlarıdır. Onların sorunu Türkiye’de devrim yapmak ise, gidip kendi toplumsal değişimleri ile uğraşsınlar. Kürtlerin kamburu olmasınlar. Türklerin liderlik yaptığı bir partinin, Kürdistan ulusal sorununu çözme diye bir derdi olamaz. Demek ki HDP’de Kürdistani bir parti değildir ve Kuzey Kürdistan’da  çıkacak yeni bir bağimsızlık hareketinede karşı çıkacaktır. Burada legalite ve ilegaliteyi birbirine karıştırdığım sanılmasın. Bir beyazın gidip Angola veya Güney Afrika’da siyahlara veya kızılderelilere liderlik yapması doğru bir hereket olmadığı gibi, bir Türk’ün De Kürtlere liderlik yapması doğru değildir. Bunun ırkçılıkla hiçbir ilişkisi yoktur. Her bağımsızlık hareketinin liderleri, bağımsızlık veren ülkenin insanı olmalıdır. Yoksa ihanete uğrama durumu her zaman mevcuttur. Burada irdelenmesi gereken efendi köle psikolojisidir. Sömürgeci bir ülkenin eğitimini (ailede, okulda, toplumda ve arkadaş çevresinde) alan bir insan marxist bile olsa, köle efendisi olduğunu aklından kolay kolay silemez. Beyin altına yerleşen bu düşünce, zaman zaman kendini gösterir. Örneğin bir Türke Kürtler hakkında şunlar öğretiliyor: “kuyruklu Kürt, mağara adamı, vahşi, şaki, şeytanın torunları ve bunların tek hizmeti Türklere hizmet etmektir.”  Bu eğitimle beyni yıkanmıştır. Buna birde Türk milliyetçiliği gazı verildimi, adam rahatlıkla, Kürtleri öldürür, kadınlarına tecavüz eder, işkence yapar, çocukları uçurumdan aşağı atar ve hatta insanları diri diri yüzer. 
İrlanda, Bask ve Katalonya’da hiçbir zaman diller ve kültürler yasaklanmadı. Saddam bile Kürtçe dilini ve Kürt kültürünü yasaklamadı. Türk devletinin yasakları dünya’da eşine rastlanmayan faşist rejim biçimidir. Bir ulusun kültürünü bile yasaklayan bir devlet parlamentosunda legal çalışma yapmak mümkün değildir. Kürtlerin burada herhangi bir çıkarlarıda yoktur. 1990’lardan beri HEP, DEP, HADEP ve HDP adına birçok Kürt Türkiye parlamentosunda milletvekili olarak bulunmaktadırlar. Bunlar Kürtlerin çıkarları için bir adım ileri gidemediler. Bundan dolayı Kürt halkını kandırmaktan vazgeçsinler. 
27. Nîsan 2019

Şîroveyeke nû binivisêne

The comment language code.

Restricted HTML

  • Allowed HTML tags: <a href hreflang> <em> <strong> <cite> <blockquote cite> <code> <ul type> <ol start type> <li> <dl> <dt> <dd> <h2 id> <h3 id> <h4 id> <h5 id> <h6 id>
  • Lines and paragraphs break automatically.
  • Web page addresses and email addresses turn into links automatically.
CAPTCHA
This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.

Category