Sykec-Picot Antlaşması sınırlarında değişmezlik ısrarı
Çiya Artos - Birinci Dünya paylaşım savaşında, daha savaş devam ederken 1916 yılında başını İngiltere, Fransa ve Rusya’nın çektiği devletler, Sykec-Picot Antlaşmasıyla Kürtlerin vatanını paramparça ettiler. Kürtlerin 18. Yüzyılın ortalarından beri sürdürdükleri ulusal ayaklanmaların hiçbirini göz önünde bulundurmadılar. Bu antlaşma yüzünden Kürt halkı yüzyıldan fazladır her türlü baskı, katliam, ulusal inkar, dil ve kültürel haklarının ihlal edildiği bir dönem yaşadı.
İŞİD savaşıyla beraber Sykec-Picot Antlaşması sonucu çizilen sınırlar darmadağan oldu. Kürtler Suriye ve Irak’ta İşgal edilen Kürdistan topraklarını yeniden ele geçirdiler ve İŞİD’i yenilgiye uğrattılar. Fakat Kürdistan’ı aralarından paylaşan sömürgeci devletler boş durmadılar. Kerkük işgali sonucu Kürtler topraklarının bir kısmını tekrar kaybettiler. Bugün Suriye’nin işgali altındaki Kürdistan toprakları, İŞİD’in yenilmesiyle beraber, (Efrin ve Türk devletinin işgali altında bulunan topraklar dışında kalanlar) Kürtler tarafından ele geçirildi. Türkiye devleti, Kürtlerin İŞİD’e karşı savaşında başarı elde etmesini önlemek için her çareye başvurdu. Çünkü bu başarının kendi politikasını alt üst edeceğini iyi biliyordu. Bunu önleyemediğinden Rojava’yı işgal etme niyetindedir. Bunuda başaramadığı taktirde, Güney Kürdistan’da olduğu gibi küçük bir toprak parçasının ellerinde kalacağı, ablukaya alınacağı ve böl yönet politikasıyla kürtlerin birbirleriyle savaştığı bir alana çevirmek isteyeceklerdir. Rojava’da Kürtlerin statülerini kurumaları ve tanınması için ısrarcı olmaları, Güney Kürdistan ve dört parça Kürdistan için bir destek ve moral kaynağı olacaktır. Bunu yoluda, sömürgeci devletlerle değil, kendilerine dost olan devletlerle ekonomik, diplomatik ve siyasi ilşkiler kurmalarıyla mümkündür.
Bundan dolayı Kürtler, Rojava’daki kazanımlarını zamanla devletleşme ile taçlandırılmalıdırlar. Yoksa Sykec-Picot sınrlarının yeniden geri gelme ihtimali mevcuttur. Her ne kadar pratikte meşruiyetini kaybetmişse bile, uluslararası sözleşmelerde hala meşruluğunu kuruyor. Sömürgeci güçler özellikle Türkiye ile İran devletleri Sykec-Picot sınırlarının yeniden geri gelmesini sağlamak için her çareye baş vuracaklarıdır. Türk, İran ve öbür sömürgeci devletlerin Kürtlere karşı savaşları kolay kolay bitmeyeceğinden, Kürtler daha erken davranıp her alanda ve her yerde onlara darbe vurmalıdırlar. Türkiye’nin Rojava’yı işgal etme politikasını boşa çıkarmak için en iyi çözüm, TC’ye ve onun çihatçı çetelerine karşı Efrin, Cerablus, Bad ve İdlib’de işgale son vermek için harekete geçilmelidir. Erdoğan yönetimi bu işgali seçim melzemesi yaptığından, savaş seçime kadar çıkmaz. Bu konuda Ruslarla ve Amerikalılarla gizli bir anlaşma kesinlikle yapılmıştır.Türkiye devletinin Kürtlere karşı savaşı beka sorunu haline getirmesinden de anlaşılıyor ki, Kürt fobisi korkusu, Kürtlerin devlet olmaması için yaratıkları yeni bir politikadır. Kürtlerin devletleşmesini önlemenin en iyi yoluda, Türklerin Selçuklular’la başlayıp günümüze kadar devam eden ve Kürdistan’da uyguladıkları böl-parçala-yönet politikasıdır. Bu politikaları hala iş görüyor fakat eskisi gibi dikiş tutmuyor. Bundan dolayı politik değişiklik yaparak Kürtlere karşı direk savaş başlatarak, katlimalar yapacaklardır. Son günlerde seçim meydanlarında, bütün Kürtleri terörist ilan etmeleri, gelecek politikaları hakkında ipucu vermektedir.
Aslında Sykec-Picot Antlaşmasının bozulmasını istemeyenler sadece sömürgeci devletler değil, bazı Emperyal güçlerde bunun savuncularıdırlar. Sykec-Picot Antlaşmasının önemli devletlerinden olan Fransa, bugün Kürtlerin haklarını savunuyor, fakat bu Antlaşmanın bozulması için sözlü bile olsa bir açıklamada bulunmamıştır. İngiltere ise, Kekük işgalinde Sykec-Picot’a hala sadık olduğunu ispatladı.
Aslında ABD ve Koalisyon güçleri, Kürtleri Suriye Esad rjimine karşı savaştırma ihtimali bile var. Çünkü ADB ve Batılılar, Esad’ı deviremediklerinden bunun acısını fazlasıyla ödediler. Eger Esat Kürtlerlin en azından federasyo veya özerklik haklarını vermese, ABD ve Batılılar için Kürtleri Esad’a saldırtmanın bir bahanesi olacaktır. Kürtleri Esat rejiminine karşı savaşa katılmaları, Kürtlerin zararınadır. Kürtlerin görevi Suriye’ye demokrasi getirmek değil, kendi bağımsız devletlerini kurmaklarıdır.
Ankara ve Tahran’ın Sunni ve Şii terör örgütleriyle içli dişli olmaları, dünya nezrinde terörün destekçileri olarak kabul görmektedir. Kürtler görevi bu devletleri temize çıkarmak değil, bunu sürekli işleyerek bu devletleri dünya kamuoyunda teşhir etmektir. Yoksa, 21. Yüzyıl kürtlerin lehine işlerken, bunu kendi alehlerine çevirmeleri büyük bir felaket olacaktır.
28. Adar’e 2019