Bağımsızlık ve Ulusal Birlik
Kürdistan risklerin ve fırsatların içiçe geçtiği tarihinin en zor dönemlerinden birini yaşıyor. Ya yüzyıllara dayanan sömürgeci köleliğe son verip ulusal bağımsızlığını gerçekleştirecek, ya da tarihinin trajik sayfalarından birini daha yaşayacak yok olmakla karşı karşıya gelecek. Sorun varolma ya da yokolma sorunudur. Her bireyden siyasi örgütlere kadar eğer amaç kazanmaksa bu tarihi sorumlulukla davranmak zorundadır.
Kürdistan milli kurtuluş mücadele sürecini yaşıyor. Milli mücadele ya da ulusal kurtuluş mücadelesi ezilen, bağımlı ya da sömürge ulusun sömürgeciye karşı olan mücadelesidir. İşgale son vermek, bağımsızlığını elde etmek ve ulusal devletini kurma mücadelesidir. Ülkeyi işgal eden dış düşmana, sömürgeciye karşı bütün ulusun mücadelesidir. Bu süreç bağımsız devletini kuruncaya kadar sürer. Kürdistan’ın dörde bölündüğü gerçeğini de hesaba katarsak, ulusal kurtuluş aynı zamanda ulusal birliğini kurma sorunudur. Yani bağımsız birleşik Kürdistan kuruluncaya kadar bu ulusal kurtuluş süreci devam edecektir. Sözle ifade edildiği kadar basit bir süreç değildir. Dünya’da çözülmesi gereken en zor sorunlardan biridir. Dört sömürgeci devlette haritaların değişmesi, bölge ve dünya dengelerinin değişimi demektir. Kürdistan’ın jeopolitik ve jeostratejik konumu düşünüldüğünde bugünden yarına ulaşılacak bir hedef değil, uzun vadeli bir mücadeleyi ve savaşı öngörür. Böylesine büyük bir sorun dünya arenasında olabilecek değişimlerle gündeme gelebilir. Mesela Birinci Dünya Savaşı, İkinci Dünya Savaşı sonrası gibi.. Doğu Bloku’nun çökmesi ile dünya genelinde sistem ve güç dengelerinde değişim devam etmektedir. Ortadoğu ya da Önasya’da bu değişimin odak merkezinde Kürdistan bulunmaktadır.
Uzun zaman beklemenin ötesinde mevcut tarihi konjüktürde şartlar olgunlaşmış,tarihi fırsat ve imkanlar hazır durumda. Eğer Kürdler tarihlerindeki hataları tekrarlamazlarsa, başarıya ulaşabilirler. Bunun iki koşulunu şöyle sıralayabiliriz: 1. Kürdistan’ın yakın tarihinde hiç bir zaman bu düzeyde, kitlesel bir dalga halinde bir ulusal uyanış ve hareket olmadı. Bu politik ve askeri güce ulaşamadı. 2. Kürdler tarihlerinin hiç bir döneminde dünya kamuoyu ve dünya güçlerinin desteğini bu düzeyde alamadı. Sonuç olarak bağımsız bir Kürdistan oluşumunun nesnel koşulları hazırdır. Meselenin gelip düğümlendiği yer Kürdlerin iradi yani süreci örgütleme sorunudur. Temel mesele Kürdlerin ulusal birliğini gerçekleştirmede düğümlenmektedir. Bu dediğimiz Güney Kürdistan ve onu izleyen Batı Kürdistan için geçerlidir. Kuzey ve Doğu Kürdistan ayrı ayrı değerlendirme konusudur.
ABD Başkanı Barack Obama’nın İD ile mücadele özel temsilcisi Brett Mc Gurk “Kürdler ellerindeki tarihi fırsatları kaçırmak üzereler” diye uyardı.
“İç sorunların çözülmesi ve yaşanan değişimler karşısında tek ses olunması gerekiyor”. İD karşısında Kürdlerin birlik olduğunu Amerika’nın Türkiye’yi ikna ederek Peşmerge güçlerini Türkiye güzergahı üzerinden Kobane’ye gittiğini “İD tehlikesinin azalması ile Kürdistan partileri arasında karşıtlık ve çelişkinin yeniden başladığını, Kürt güçlerinin geçtiğimiz bir sene boyunca hiç bir toplantı gerçekleştiremediğini” belirtti. “Kürtler ellerindeki tarihi fırsatları kaçırıyorlar” uyarısını yaptı. Buna benzer uyarılar Fransa ve Avrupa’nın başlıca devlet yöneticileri ve çağın önemli düşünürleri tarafından dile getiriliyor. Peki Kürd halkı ve Kürd siyasi güçleri üzerinde bu uyarıların bir etkisi oldu mu?
Her nedense güç sahibi olan partiler bunu üzerine almış görünmüyorlar. Her güç bulunduğu alanda kendi iktidarını pekiştirmeye çalışıyor. Kendine muhalif gördüğü partiyi zayıflatacak kozlar elde etmeye,fırsatları lehine değerlendirmeye onu zayıflatma manevraları peşinde. Hatta güç kazanmak için dış düşman sömürgeci güçlerle işbirliği yaparak muhalif gördüğü partiyi savaşla tasfiye etmeye kadar vardırıyor.
Peki Kürdler milli mücadele sürecini ne zaman tamamladı da iç iktidar mücadelesine başladı? Bağımsız bir Kürdistan devleti kuruldu da bizim haberimiz mi yok? Hangi parti iktidar olacak bunun kavgası veriliyor. İktidar ise dış düşmanların yani sömürgecilerin elinde. Güney’de henüz uluslararasında yasal güvencelere sahip olmayan fiili bir durum var ve yarın ne olacağı belli değil. Böyle bir süreçte Kürdlerin iç iktidar mücadelesi Kürdlere kaybettirir. Elbette iç iktidar mücadelesi eşyanın tabiatında var. Kürdlerin de farklı sınıf ve tabakalardan dolayı farklı görüşler ve gelecekteki sistem tasarımları olacaktır. Bunlar Güneyin devlet kurumlaşmasında farklı düşünceler de olabilir. Ama bütün bunlar bağımsızlık önceliğine tabidir.
Kürdlerin yapması gerekenleri temel çizgiler halinde şöyle sıralayabiliriz:
1.Kürdler bağımsızlığı hedefleyen stratejik bir planlamaya sahip olmalı. Milli bağımsızlık sömürgeciliğe karşı bütün ulusun birliğinden geçer. Kurulacak olan milli devlet bütün ulusun bir arada yaşamasının güvencesidir.
2. Kürdler kendi iç hukukunu oluşturmalı. Muhalifler düşman değil, toplumun geliştirici iç dinamikleridir. “Bin çiçek açsın, bin fikir birbiriyle yarışsın” sloganı Kürdler arasında hayat bulmalı.
3.Milli birlik ruhu ile hareket etmeli, siyasi ve ideolojik ayrılıkları bu zor dönemde gündeme getirmemeli, esas hedeflerine yönelmeli. Ulusal bağımsızlık stratejisi hedefinde milli politikalar, güncel taktikler üretilmeli.
4. Mezhep ve din çatışmalarından uzak durmalı. Din ve vijdan özgürlüğü savunulmalı. Seküler devlet yapısı inşa edilmeli.
5. Dışarıdan dayatılan sömürgeci devletlerin “toprak bütünlüğü” gibi sömürgeci tabular reddedilmeli.
6. Kürd siyasi güçlerinin geçmişte yaşadıkları acı olay ve tecrübelerden dolayı , kabuk bağlamış geçmiş yaralar kaşınmamalı.
7. Sözlü ve yazılı medyada birbiri aleyhine yalana dayalı manipülasyon, iftira, hakaret edici ve düşmanca bir dilden uzak durmalı. Sorunlara imkanlar dahilinde karşılıklı diyalog yöntemiyle çözüm aranmalı, eleştiriler yapıcı bir temelde ele alınmalıdır.
8. Uzak hedefler üzerinde spekülatif tartışmalar yerine günün görevleri ve pratiğe ışık tutacak teorik meseleler üzerine yoğunlaşmalı.
Bu maddeleri uzatmak, değiştirmek, yenilerini eklemek, öncelikleri tespit etmek konusu bizim açımızdan tartışmaya açıktır. Ama asıl önemli olan Kürd halk kitlelerinin artık güdülen sessiz yığınlar değil, ulusal uyanışla birlikte davasına sahip çıkması, yanlış yapan, ulusal birliğe ve ulusal kurtuluşa zarar veren güçlerden desteğini çekerek, gerekirse karşı koyarak tavrını ortaya koymalıdır.
İç ve dış koşullar değerlendirildiğinde Kürdistan güçleri birlikte hareket ettiklerinde zafer kesindir.