AB’nin Türkiye’ye mali yardım etme ihtimali varmıdır?

Çiya Artos - AB daha Nisan 2018’de Lirada başlayan devalüasyon ve düşüşte, varolan ekonomik dengesizliğe dem vururken, Türkiye’nin bunu Bronsun’un tutuklamasıyla ilişkilendirmesi gerçeği yansımadığını belirtmek gerekiyor. Türkiye ile AB arasında 1964’ten beri bir “Ortaklık Anlaşması” var. 1995’te “Gümrük Birliği” tesis edilmiştir. 1999 Aralık ayında AB’de zivresi’ nde Türkiye’ye aday ülke statüsü verilmişti. 
2017’de ortaklık anlaşması, üzelik başvurusu, Gümrük Birliği, adaylık statüsü ve müzakerelerin başlaması, üyelikten uzaklaştığı ve tam üyeliğe hazır olmadığı gerekçesiyle, Türkiye ile ilgili müzakereler askıya alındı.
Avrupa Birliğinin Nisan 2018’de Türkiye hakkındaki raporunda, Türkiye hükümetinin reformları devreye sokulmaması, başta insan haklarının tümünde geri gidişin sürdüğü belgede, “Türkiye, AB’den dev adımlarla uzaklaştı” ifadesi yer alıyor. Bu koşullarda yeni müzakere başlıklarının açılmasının söz konusu olmadığıda belgeye yansıtıldı. İlginç olan bu belgede Kürdistan sorununa hiç değinmemeleridir. Yalnızca belgede, “Türkiye OHAL’ı gecikmeksizin kaldırmalı” deniliyor. Türk ekonomisinin iyi işleyen bir Pazar ekonomisi olduğu ve 2017’de sıçrama yaptığını belirten raporda, daha fazla reform yapmaması, makroekonomik dengesizliğinin gidermemesi halinde, bunu sürdürülebilir olmayacağını mesajını veriyordu. Ekonomik alanda devlet kontrolünün artmasının düşük bir yatırım ortamı yaratığını, lirada düşüşe ve Avrupa’dan doğrudan yatırımda azalmaya neden olduğunu da raporda belirtiliyor. 
Bu konuda AB yetkililerinin, Avrupa gezetelerinin, Avrupa bankalarının görüşleride olumsuz.
Frankfurter Algemeine Zeitung: “Otoriter Türkiye’yi güçlendirmek Almanya’nın görevi olamaz. Erdoğan değişmezse arada aşılması imkansız bir uçurum kalır. Gücünü artırmak için her fırsatı değerlendirmeye çalışır” değerlendirmesinde bulundu.
Geçen hafta bir AB yetkilisi Türkiye’ye mali yardım için “doğru adresin IMF” olduğunu söyledi. Fakat IMF’nin Türkiyeden istediği şartlar var; Türkiye hükümeti bunları yerine getirmek istemiyor.
Alman Merkez Bankası (Bundesbank) verilerine göre, Alman bankalarının Türkiye’de 21 milyar eurosunun risk altında olduğunu ortaya koydu.
Yatırım Bankası JP Morgan yeni raporonda, Türkiye’de kötüleşen finans şartları nedeniyle 2018’de ekonomi büyüme tahminini % 3,5, 2019’da ise % 1,1 olarak verdi. Yine bu yılın sonuna kadar cari işlemler açığının 51 milyar dolar, 2019 sonuna kadar ise 36 milyar dolar olacagını belirtti.
New York Times gazetesi, “Erdoğan'ın liberal bir güç olduğu fikrinden geriye kalan her şey tamamen ortadan kalktı. Batı için, Erdoğan, İslam ve demokrasinin barış içinde bir arada yaşayabileceğine dair bir ispat - umut vaadinde bulunmuştu - popülizm, bombardıman ve defter defterine itaat eden felaket bir başka otokrata dönüştü” diye belirtiyorlar.
Oxford Üniversitesi'nde Orta Doğu siyaseti profesörü olan Philip Robins, “Değişen şeyler konusunda ve bizde liberal bir ilerleme olduğunu hayal edebildiğimiz kadarıyla, muhtemelen bu tür vizyonlarla Türkiye'ye çok fazla şey katlandık” diyor.
2010 yılından günümüze kadar AB, kendi üyesi olan zor durumdaki Yunanistan’a 300 milyar Euro’ya yakın kurtarma yardımı yaptı. Fakat Avrupa Birliği kendi üyesi olmayan Türkiye için, hehangi bir kurtarma projesi olamaz. 
Çavuşoğlu, “Gümrük birliği görüşmelerinin yeniden başlaması çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Vize serbestisinde 7 kriter vardı altıya düştü. Çalışmalarımız sürüyor” “ dedi ve AB’den beklentilerinin olduğunu söyledi. 
Bütün bu olumsuzluklara rağmen Türkiye hükümeti AB’den yardım bekliyor. Kaldırdıkları OHAL’dan daha beter ceza yasaları çıkardılar. “Kanun Hükmünde Kararnameler” ile istedikleri zaman her yasayı çıkarma yetkisine sahiptirler. Kürdistan’ı kan gölüne çevirdiler. Güneybatı Kürdistan’ı işgal ettiler. AB ile flört yapmalarının tek sebebi ABD’ye blöf yapmaktır. Yani: “Siz bize zarar verirseniz, biz AB’ye gideriz” demek istiyorlar. Daha düne kadar Türkiye hükümeti AB’ne ve ABD’ye, Rusya’ya ve Çin’e gideriz diye rest çekiyordu. “Bizim alternatifimiz var” diyorlardı. Ama bir türlü Avrupalıların peşinide bırakmıyorlar.  AB belki onlara küçük bir meblağ para verebilir. Çünkü dünyanın dört tarafından para arıyorlar. Fakat Yunanistan’a yaptıkları   yardımı asla onlara yapmayacaklar. Türkiye’nin AB’e alımasına, ne Avrupalıların nede Türklerin inanmadığı bir hayalden ibarettir. Dünyadaki radikal islamcıların en büyük destekçisi olan ve Kürdistan bağimsizlığının çözülmediği bir Türkiye’nin, AB’e alınmasına hiç kimse inanmaz. Türkiye’nin AB’ne alınması demek, Kürtlerle Türk devletinin savaşınıda üstlenmek demektir. AB hiçbir zaman böyle bir riske girmez. 
İngiltere’nin eski Başbakanı David Cameron, İngiltere’deki AB referandumunda, İngiltere halkını yatıştırmak ve AB’den ayrılmamak için, "bugünkü ilerleme hızıyla Türkiye'nin AB'ye üyeliğinin 3.000 yılını bulabileceğini“ söylemişti. Bunu belki referandum propogandası olarak söylemişti. Fakat bir gerçeğede parmak basmıştı. Çünkü Avrupa kamuoyundaki Türkiye gerçekliği budur. 
Erdoğan’ın Avrupalılara yaptığı küfür, hakaret, gazetecileri ve sıradan insanları tutuklanması, İŞİD’i  ve El kaida’yı destekleyip Avrupa’yı tehdit etmesinden sonra Avrupalılar, Türkiye’ye mali yardım yaparlarsa, kendi mezarlarını kazmış olacaklar. Türkiye Mülteci Anlaşmasını bozacağım diye Avrupa’yı korkutarak 6 milya Euro yardım sözü aldı. Alman Sosyal demokratların Türkiye’ye yardım yapılması yönünde bir çıkış yapmaları fazla bir yarar sağlamayacaktır. Temelin bazı taşları söküldü artık, onarılması durumunda ancak ömürlerini biraz uzatır. 
30.Tebax 2018