GÜNEY KÜRDİSTAN’DA NE OLUYOR? ÇARE NEDİR?
GÜNEY KÜRDİSTAN’DA NE OLUYOR? ÇARE NEDİR?
M. Müfit
Güney Kürdistan’da, yaşam koşullari gittikce kotüleşen kitlelerin yöneticilere ilişkin hakli reaksiyonlarini anlamak gerekiyor. Ne var ki, yakip-yikmalara baş vurulmasi doğru değildir. Ayrica kitlelere karşi silah kullanilmasi da son derece yanliştir.
Sonuçta dokülen Kürd kanidir. Son derece vahim bir durumla karşi karşiya bulunuluyor.
Ama asil dikkatleri ayri bir mevzuata çekmek istiyorum; Küdistan’daki ekonomik krizin esas sorumlusu Irak devletidir. Yillardir maaşlari ödemeyen Bağdad’taki hükümettir. Esas olarak bunun görülmesi gerekiyor. Yani burada bir hedef şaşirtmasi söz konusudur. Kaldi ki, ayni kitleler Kerkük ve Şengal’in işgaline karşi sessiz kaldi. Öbür yanda ise, kitlelere silah sikan güçler de Kerkük’te hiç bir direniş göstermeden işgalci güçlere yol verdiler. Böylesine anormal bir durum var güney’de. Milli şuur ve spontane refleks kendisini gostermedi. Ne yazik ki, halimiz budur.
İkinci hadise ise şudur; bağimsizliğini elde edememiş bizim gibi milletlerde kitlelerin sinif reaksiyonu ve eylemleri milli olan çikarlarin önüne çikarilamaz, üstünde görülemez. İşgalci güçler ve yikici siyasetleri bir tarafa birakip, Kürdistan’in bu hale gelmesinde var olan sorumluluklarina rağmen, siyasi partilere karşi ayaklanmaya girişmek mevcut kazanimlari açik bir şekilde tehlikeye atmaktir. Bu bakima bu eylemler zamansizdir ve taraftar olunamaz.
Hadisenin bir de şu yanini görmekte yarar vardir; Kürdistan, Kerkük ve Şengal’i kaybetmekle gerileyerek zayif konuma düştü. Irak devleti, Iran ve Turk devletlerinin desteğiyle saldiri ve işgalini Süleymaniye ve Hewler’e kadar yaymak istiyor. Irak başbakani Abadi açik bir şekilde askeri müdahalede bulunabileceklerinden söz ediyor. Bu tehlike vardir ve ciddiye alinmalidir.
Buna rağmen, düşman güçlerin Kürdistan’i isgal etmelerini olumlayan, bundan «hayirli sonuçlar» beklentisi içinde olan, misyonu «belli olmayan» «esfel el safilin»e düşmüş olanlar kime doğru koştuklarinin hala farkinda değiller.
Bir başka mevzuatta şudur; güney Kürdistan’da gercekleşen kitlelerin «protesto» gösterilerini «diş ve iç güçlerin» kişkirtma ve provakasyonlariyla izah etmeye kalkişmakta yanliştir. Kişkirtmalar ve provakasyonlar her zaman vardir ve olacaktir. Oysaki, kitlelerin protesto gösterilerinde tamamen hakli talepler vardir. Son derece ciddi boyutlarda siyasi ve ekonomik hoşnutsuzluk söz konusudur. Kitlelerin arayiş reaksiyonlarinin ve birikmiş günlük yaşam problemlerine cevap bulmamiş olmalari sonucudur bu eylemler.
Buna mukabil olarak, «iktidarda» olan sorumlu yönetici partiler, artik yapisal ve konjukturel sorunlara cevap veremiyorlar. Ülkenin bu duruma gelmesinde sorumluluklari olanlar hiç bir şey olmamiş gibi davranip halki ahmak yerine koyuyorlar. Ne var ki, halk değişiklik istiyor, sorunlarina cevap verilmesini talep ediyor.
Peki çare nedir?
Görülen odur ki, net bir alternatif yoktur. Gorran ve Komela İslami hareketlerinin tek başina iktidar olma ve ülkeyi yönetme konumlari ve güçleri yoktur. Mecburen, milli mutabakata ve anayasal kanun hükmüne dayanan siyasi bir ittifak ile ancak Kürdistan yönetilebilir.
Kerkük ve Şengal’in kaybedilmesinden sonra, PDK ve YNK siyasi olarak bitmişlerdir ama onlarin yerini ne siyasi ve nede askeri planda doldurabilecek maalesef başka bir alternatif yoktur. O bakima, yeni birleşik ve tek askeri ordu oluşturuluncaya kadar güneyin, halihazirda bu iki siyasi ve askeri güce ihtiyaci olacaktir. Güney Kürdistan kendisini bütünüyle silahsizlandiramaz, eldeki malzeme budur.
Tikanan siyasetin önünü, yeni seçimler sonucunda oluşturulacak ve birleşik milli bir orduya, güvenlik gücüne dayanacak yeni bir hükümet açabilir. 22.12.2017
M. Müfit