Skip to main content
Time to read
6 minutes
Read so far

Birlik Meselesi

Fri, 11/25/2016 - 09:41
0 comments

Birlik Meselesi

                                                                                            Brahim Ziravav

Tarihten günümüze ulusal birlik meselesi Kürdlerin en zayıf noktasıdır. Bu mesele üzerine ne kadar durulursa azdır. Dil döner dolaşır yaranın üstüne gelir. Birlik olmadan ulusal kurtuluş olmaz. Genel geçer düsturunu herkes kullanır. Ama nasıl bir birlik, kime karşı,  kiminle birlik sorusuna verilecek cevaplar soruna açıklık kazandıracaktır. Kürdistan ulusal kurtuluşu için yola çıkan parti, grup ve çevreler, Kürdistan’ın bağımsızlığından yana olan aydınlar ve bir bütün olarak Kürdistan halkı bu konuda duyarlı olmalı ve ulusal birlik politikasına sahip olmalıdır. Birliğin hangi yol ve yöntemlerle sağlanacağı konusunu tartışmalı ve ertelemeden yakıcı bir sorun olarak gündemine almalıdır.

Kürdistan’ın ulusal birliği önünde Kürdistan’ın dağları kadar büyük ve yüksek ve vadileri kadar derin  çok çeşitli engeller ve uçurumlar var.  Geçmişte toplumsal yapıdan kaynaklanan aşiretler, ulusal birlik önünde engel olarak  değerlendiriliyordu. . Anlatılan bir hikayeye göre bir İngiliz diplomatın Irak yöneticilerine “ siz Kürdleri nasıl idare edeceksiniz?” Sorusuna Arap yöneticinin  “çok kolay birbirine komşu olan aşiretlerden birine biraz para, biraz da silah gönderdik mi olur biter.”  Şimdi de sömürgeci devletlerden biri, birbirine “ komşu” Kürdler adına yola çıkan örgütlerden birine biraz para ve silah vererek bu işi yapıyor. Günümüzde aşiretsel, dini veya mezhepsel toplumsal yapıların  ulusal birliğin oluşmasında olumsuz etkileri olmakla beraber  asıl belirleyici bir faktör olmaktan çıkmıştır. Gelinen tarihsel dönemde Kürdistan’ın kurtuluşu için yola çıktığını söyleyen siyasi parti veya hareketler birliğin önünde en büyük “engel”  durumuna gelmişlerdir.  Eskiden beri sömürgecilerin böl-yönet, böl-yoket politikası Kürdistan halkının tepesinde demoklesin kılıcı gibi işlev görmektedir.

Siyasi örgütler kendi konumunu güçlendirmek için bir sömürgeci devletten yardım almakta ve bu aldığı yardım karşılığı onun politikasının etkisi altına girmektedirler.  ”Tavizsiz ilkeli politika” yaptığını iddia eden örgütler ise grup kapasitesini aşamıyor ve güç olamıyor. Güç olamayınca da politikada bir ağırlık sahibi olamıyor. Dört sömürgeci devletin kıskacındaki Kürdistan’da bu bir açmaz mıdır?  Ya da bu durum nasıl aşılır? Temel stratejiden  taviz vermeksizin milli devrimci, bağımsız bir  çizgi, pratikte esnek bir politikayla bu durum aşılamaz mı? Konuyu dağıtmadan yeniden birlik meselesine dönecek olursak nasıl bir birlik? Esas mesele ulusal kurtuluş veya milli bağımsızlık olduğuna göre bu da bir ulusun bir çatı altında birleşmesidir. Bu çatı ulusal devlettir. Bazı uluslarda dış işgal olmadığı için kendi iç birliğini kurma problemiyle karşı karşıya gelmişlerdir. Örneğin Almanya ülkenin kurtarılmasını  değil birliğini kutlamaktadır ve o günü resmi tatil yapmıştır. Kürdistan’da sorun ise sömürgeci güçlere karşı ulusal kurtuluş savaşı ve ulusal devlete ulaşmak için izleyeceği yol, yöntem ve  birlik politikasıdır.

Eski dönemlerde ya da kapitalizmin ilk aşamasında her millet kendi ulusal devletini kurarken bir kralın iktidarı etrafında toplanırdı. Machiavelli’deki bu “Prens”, Gramsci’de “Modern Prens” yani parti oldu. Bir parti hegemonyası altında ulusal kurtuluş mücadelesi örgütlendi. Parti ulusun tamamını değil bir kısmını kapsadığından cephe ve değişik örgütlenmeler işlev gördü.  Ama dünya koşullarının geldiği bu aşamada birden fazla parti veya örgüt gündemde. Tek parti bir ulusun bütününü temsil etmiyor. Toplumun değişik sınıf ve tabakaları ve kesimleri bugünkü güncel politikaları ve  gelecekteki toplum tasarımları  açısından farklı düşünmektedirler. Bu da farklı örgütleri gündeme getirmektedir. Bu nesnel duruma göre hareket etmek gerekir.

Kürdlerdeki modern ulusal hareketi Babanlar’la başlatırsak Mahmut Berzenci’ye kadar ki süreç bir kralın etrafında birleşme süreciydi. Bu süreç iç ve dış koşullar nedeniyle başarıya ulaşmadı. Süreç kaçırıldı ve tarihte kaldı.

 Daha sonra bir parti önderliği önplana geçti. Bir partinin önderliği veya hegemonyasında kurucu rol oynaması.. Kürdler bu tarihsel süreci de şu ya da bu nedenle kaçırdı.  Daha sonra Güney Kürdistan’da KDP içinde çıkan YNK muhalif hareketiyle beraber artık ulusal hareket üzerinde çok partili döneme girildi.KDP ve YNK birbirlerini “ihanetle” suçladılar. Ama yaşanan tarih ve ortaya çıkan pratikte, ortada bir ihanet yok, birbirine muhalif iki yurtsever güç var. Kuzey ve Doğu Kürdistan’da 70’li yıllarda aynı sürece girdi. Dolayısıyla Kürd siyaseti birbirinden farklı fazla örgüt, parti ve sivil toplum kuruluşuyla kendini ifade etmektedir. Bazı anlayışlar bu çoğulculuktan korkmakta ya da hazetmemektedirler.  Hatta daha güçlü olan örgütler bunu ulusal hareket üzerinde “bölücü” “hain” olarak değerlendirmekte kendi hegemonyasını pekiştirmek için bulunduğu alanda diğer oluşumları engelleme çabasına girmektedir. Şimdilik sırası değil diyerek, devrim sonrasına ya da ulusal kurtuluş sonrasına ertelemek istemektedir. Ama bakıyorsun aynı örgüt gidip başka bir parçada diğer örgütün alanında silahlı kavgaya tutuşmaktadır.

Gelinen aşamada bütün Kürdleri tek bir örgüt çatısı altında birleştirmek mümkün değil. Günümüz dünyasında nasıl ki bir kral etrafında birlik düşüncesi absürd ve kabul görmez bir nokta da ise bir tek partinin çatısı altında da ulusal birlik hayat bulmayacağını kabul etmek gerekir.  Hatta birden fazla örgüt ve siyasi çevrenin olmasını dezavantaj değil, avantaj olarak görüyoruz. Bu mücadelenin gidişatını olumlu etkileyeceği gibi gelecekteki toplum tasarımında da demokrasinin güvencesidir.

Kürd örgütleri ne zaman birlikte hareket ettiklerinde büyük kazanımlar elde ettiler ne zaman ayrılıklar körüklendi ve çatışmaya girdiler ise kayıplar da büyük oldu. Yani birlikte kazanıyor ya da birlikte kaybediyorlar.

Bazı partiler “ulusal birlikten” kaçmanın yolunu büyük “laflar” ederek ve “büyük hedefler” koyarak “birlik” olmamanın yollarını döşediler. Ya da birlik söylemini diğer örgütü tasfiye etmenin aracı olarak düşünmektedirler.

Bütün insanların aynı düşünmesi mümkün değil,  hatta ayrıntıda iki insan arasında da farklılıklar olacaktır. İnsanlar genel ilkeler üzerinde biraraya gelirler. Benzer program ve mücadele yol ve  biçimleri konusunda aynı düşünenler bir örgütte yer almaması için hiç bir neden yoktur. İlkesel anlamda aynı düşünenlerin hedef ve izlenecek yol ve yöntemler, başvurulacak araçlar konusunda aynı düşünenlerin aynı partide yeralmaması kendilerini zayıflatır. Kişisel kaygı ve çekişmeler sözkonusudur, bu da kazandırmaz ve sürekli kaybettirir.

Bazı güçler farklı politik hesaplar nedeniyle ulusal birlikten kaçmaktadırlar. Özünde birlik düşünceleri yoktur. Bunu doğrudan ifade etme yerine nesnel duruma uymayan öneriler ileri sürerler. Çünkü birlik fikrine doğrudan karşı çıkmak kitlelerin desteğini ve sempatisini kaybettirecektir. İleri sürdükleri birlik önerileri olmayan duaya amin dedirtmek gibi bir şeydir. Dört parça arasında Ulusal Kongre düşüncesi ortaya atılmıştır. Bazı tartışmalardan sonra bilinmiyen bir akibete uğramıştır. Bence siyasi güçlerin konumlanış itibariyle Ulusal Kongrenin bugünkü ortamda koşulları yoktur. Ama İD’ye(IŞİD) karşı savaşta bütün Kürd güçleri birleşti. Bu da bize şunu gösteriyor. Pratikte düşman güçler karşısında birlik hem önemli hem de mümkün olandır. Hatta pratikte yapılacak  birlik, bir dizi hayata geçmeyen programdan daha iyidir. Asgaride ortak düşmana karşı birleşmek, gündemde varolan sorunları diyalog yöntemi ile çözmek daha gerçekçi görülüyor.

Her parti hegemonya peşinde. Kendini kurucu olarak görüyor. İşgalden arındırılan yere kendi iktidarını kurma peşinde. Çıkarlar ve amaç ortak olmayınca eylem birliği de olmaz. Birbiriylle çatışan ve didişen “modern prenslikler” e dönüşüyorlar. Kürd ulusunda varolan coşku ve enerjinin burada tüketilmesi halkta büyük bir hoşnutsuzluğa,yılgınlığa ve umutsuzluğa yolaçıyor.

Ülkenin ve ulusun ortaklaşa gücünü ufalayan ve yokeden bölünmüşlüğüne son verme zorunluluğunu derinden sezen halk özgür bir alan açmak için , yeni arayışlara giriyor. Ancak uzun bir dönem alacak bu yeni arayışlara hazırlık yaparken halihazırdaki güçler üzerinde politika yürüyecektir.

Kürdistan’daki siyasi güçler uzun vadeli bir program üzerinde biraraya gelemiyorsa, her siyasi hareket  “ilkeler” koyup bunlardan karşılıklı taviz vermiyorsa, bunları zamana bırakmak daha doğru olmaz mı?  Anlaşamadığın” ilkelerde” taviz vermek yerine geleceğe ertelerken günün görevlerini, ortak düşmana karşı pratik plan üzerinde anlaşmak gerekir. Ortak düşmanlara karşı ortak bir hareket planı hazırlamak daha iyidir. “İleriye doğru atılan her adım, her gerçek ilerleme, bir düzine programdan daha önemlidir.”(Marx) Kürdler ortak düşmana karşı birlikte hareket etmezlerse, bu sürecin kazananı olmayacaktır. Ya hep birlikte kazanacak ya da birlikte kaybedeceklerdir. İttifaklar ve birlik politikası keyfi değil, zorunluluktur, zaferin anahtarıdır.

Add new comment

The comment language code.

Restricted HTML

  • Allowed HTML tags: <a href hreflang> <em> <strong> <cite> <blockquote cite> <code> <ul type> <ol start type> <li> <dl> <dt> <dd> <h2 id> <h3 id> <h4 id> <h5 id> <h6 id>
  • Lines and paragraphs break automatically.
  • Web page addresses and email addresses turn into links automatically.
CAPTCHA
This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.

Category